Futbolun Paramparça Hayalleri

africa soccer ile ilgili görsel sonucu

Mali’deki binlerce futbol sevdalısı genç gibi Aboubacar Sidibe de günün birinde Chelsea forması giyme hayalleri kuruyordu. Dolayısıyla, bir menajer onu Avrupa kulüplerine taşıyacak bir yol olarak Hindistan’da bir kulüple sözleşme imzalama vaadi sunduğunda, bu fırsatı kaçırmak istemedi.

Sadece 17 yaşında olmasının veya ilk etapta menajere 2700 Sterlin’den fazla bir miktar ödemesi gerektiğinin önemi yoktu. Futbol kariyerine iyi bir başlangıç yapmak için makul görünüyordu.

Haftalar sonra Sidibe gerçekten de yurtdışında futbol oynuyordu. Fakat Stamford Bridge hayallerine bir adım olsun yaklaşamamıştı. Bunun yerine kendini, daha önce hiç adını bile duymadığı bir ülkede, Nepal’deki tozlu bir sahada yırtık pırtık bir topun peşinde koştururken bulmuştu.

“Buraya vardığımda hiçbir şey menajerin söylediği gibi değildi. Onunla her iletişime geçtiğimde her şeyin yoluna gireceğini söylüyordu. Fakat bu gerçek değildi. Beni kandırdı.”

FİFA sıralamasında 207 ülke arasında 162. sırada bulunan Nepal, futbolcuları cezbetmekten uzak bir yer. Ancak neredeyse her ülkede ziyaretçilerin varışta vize alabilmelerine imkan veren bir ülkeye kabul politikaları bulunuyor.

Bu yolculuğun birer futbol yıldızına dönüşecekleri yolun ilk adımı olacağını umudunu taşıyan Batı Afrikalı gençler, küçük ama istikrarlı bir insan akımı halinde ülkeye geliyorlar.

Çoğunluğu Sidibe gibi gençlerden oluşan, futbol hayallerini dünyanın en ücra köşelerine kadar kovalayan on binlerce Afrikalı oyuncuyla aynı kaderi paylaşıyorlar.

2017 yılında, Mali, Fildişi Sahilleri, Burkina Faso, Gine, Benin ve Togo’dan 100’den fazla insan Nepal’e geldi. Bazıları kendi yolculukları ödedi ancak bu kişilerin çoğu, hem Afrika ve hem de Nepal’de sahtekâr bir “menajerler” şebekesine binlerce dolar kaptırdı.

Onlara Nepal ligindeki bir takımda forma giyme şansı, bir kulüpten gelen teklif, sözleşme ve çalışma izni sözü verildi. Oysa ülkeye vardıklarında gerçeğin bu olmadığını anladılar.

Öncesinde 2015 depreminde ulusal stadyumun zarar görmesiyle verilen ara ve sonrasında kötü yönetim ve Nepal Futbol Federasyonu içerisindeki farklı gruplar arasındaki çekişme itibariyle birbirini izleyen ertelemeler nedeniyle 3 yıldır Nepal’de futbola neredeyse tamamen ara verilmiş durumda.

Nepal Futbol Federasyonu Genel Sekreteri, “ Afrikalı futbolcuların ülkeye giriş yaptıklarının farkındaydık. Eğer Nepal kulüpleri ülkeye yabancı futbolcuları davet ediyor olsalar, uluslararası bir transfer sertifikası oluşturmak ve geçerli bir vize ayarlamak şeklindeki kuralları izlemeleri gerekirdi,” diyor.

Fakat Nepal’deki Afrikalıların çoğunun ne davetleri ne de kulüpleri bulunuyor.

Aylar gelip geçerken Sidibe futbol antrenmanlarını bıraktı. Bunun yerine günlerini, Kathmandu banliyölerindeki soğuk bir bodrum katındaki dairede, telefonundan Premier Lig maçları izleyerek geçirdi.

Havanın açık olduğu bir günde, penceresinden karla kaplı Himalayalar’ı görebiliyor. Sidibe, aynı zamanda yatağı olarak kullandığı köpükten bir hasırın üzerinde otururken,  “Buraya gelmeden önce Nepal’in adını hiç duymamıştım. Burası bir turist ülkesi, gelip de yaşamınızı kazanacağınız bir yer değil,” diyor.

Bir sözleşme ve düzenli olarak oynanan lig maçları olmaksızın, çoğu Afrikalı geçinmekte zorlanıyor. Kazandıklarının tümü yiyecek, kira ve vize uzatma masrafı gibi harcamalara gidiyor. Sidibe, “Mali’de şuan kazandığımdan fazlasını kazanıyordum. Buradan kurtulup başka bir ülkede oynamak için uğraşıyorum,” diyor.

Ancak bu oldukça zor. Neredeyse Nepal’deki tüm Batı Afrikalı oyuncular gibi Sidibe de tek yön bir uçak bileti almış. Ülkede yaşamaya veya evine dönmek üzere alacağı uçak bileti için yeterli para olmaksızın kapana kısılmış durumda. “Borçlarımı geri ödemeliyim. Mücadele gücüm kırıldı. Yeterli yiyeceğimiz yok ve geceleri yattığımızda uyuyamıyoruz.”

Sidibe daireyi 5 Batı Afrikalı futbolcu ile paylaşıyor. Mobilyaları yok, dolayısıyla beton zemine ya da ters çevrilmiş plastik kovalara oturuyorlar. Kande Sidibe, aynı menajere binlerce dolar ödemiş bir diğer Malili genç, herkesin içinde bulunduğu ruh halini ortaya koyuyor: “Buraya geldiğime çok pişmanım. 5 ayda yalnızca 4 veya 5 maçta oynadım. Burada acı çekiyoruz. Gerçekten çok zor.”

Grup yalnızca futboldan konuştuklarında canlanıyor. Hangi takımın Dünya Kupası’nı kazanacağına dair coşkulu bir tartışma patlak veriyor. Çoğu oylarını Almanya veya Brezilya’dan yana kullanıyor. Hiç biri İngiltere’ye şans vermiyor.

Fildişi Sahilleri’nden Die Lekpahisaira, “Bizim hayalimiz Avrupa’nın büyük kulüplerinde oynamak,” diyor. “Avrupalı menajerler genç yetenekleri gözlemlemek için Asya’ya geliyor, dolayısıyla biz de yeteneklerimizi sergilemek için buraya geldik. Eğer yeteneğimiz olduğu görürlerse diğerlerine de söyleyeceklerdir.”

Fark edilmek üzere beklerken, bir şeyler kazanabilecekleri tek yol ülkenin farklı yerlerine seyahat ederek maç başına 18 Sterlin gibi çok düşük bir miktar karşılığında küçük çaplı eleme usulü turnuvalarda oynamak. Bu çok zor ve yorucu bir rutin.

Kathmandu şehrinin diğer ucunda, küçük bir odada yaşayan Kamerunlu futbolcu Leo Mballa, “18:00’de biten bir maçın ardından, geceyi ülkenin diğer ucuna giden otobüste geçirirsiniz ve ertesi gün 15:00’de tekrar forma giymeniz beklenir. İlk turda elenirseniz her şey biter, dolayısıyla ilk maçı kazanmak için dua ederiz,” şeklinde açıklıyor.

Mballa, beton zemin üzerine serili battaniyelerin üzerinde oturuyor. Kramponlar odanın her yanına saçılmış durumda. Bir ocak ve içinde birkaç sebzenin bulunduğu mukavva kutu mutfak olarak hizmet veriyor. Bir battaniye ve havlu perde görevini görüyor.

Bu turnuvalarda oynamaktan daha kötü olan tek şey ise oynamamak. Afrikalıların bir karşılaşmada yer alabilmesi için genellikle Nepalli biri tarafından tanıtılmaları gerekiyor. Mballa, Nepalli “menajerlerin” onlara bir takım bulmak için 185 Sterlin’e kadar para talep ettiklerini belirtiyor: “Eğer ödemezseniz, oynayamazsınız.”

Bu oyuncular, Batı Afrika’daki “menajerlerin” uzantısı, Nepal veya Hindistan’da yıllarca yaşamış Afrikalı fırsatçılardan oluşan gayri resmi bir şebekenin kurbanları.

Mballa, “Buradaki insanlar, futbolculardan para kazanmak üzere mümkün olan her yola başvuruyor. Buraya gelen futbolcuları değil, yalnızca kendi ceplerini doldurmayı düşünüyorlar,” diye aktarıyor.

Philip Atanda’nın durumu benzerlerinden farksız. Fildişi Sahilli genç, yıllarca Nepal’de yaşamış ülkesindeki bir menajere çok büyük miktarda para ödediğini anlatıyor: “Bana bir lig olacağını ve benim takımlardan birinde forma giyme şansı yakalayacağımı, çok fazla para kazanabileceğimi söyledi. Fakat böyle bir şey hiç olmadı.”

Burkina Faso’dan Djibril Kabore, “Mafya gibi ancak organize değiller,” diye ekliyor. “Herkes Afrika’dan ayrılmak istiyor, dolayısıyla onların hayallerini istismar etmek çok kolay.”

Herkes ayrılmak isterken kimse eve dönmek istemiyor. Aboubacar Sidibe, ailesinin içinde bulunduğu durumdan haberdar olmadığını belirtiyor. “Büyük bir borcun altına girdik ve elimde hiçbir şey olmadan geri dönemem. Hiçbir şeyim olmaksızın eve dönmektense ölmeyi yeğlerim.”

Bir ay kadar sonra Sidibe, çaresizliğe boyun eğerek yardım istemek için ailesini aradı ve Nepal’den ayrıldı. Ancak ev arkadaşlarının söylediklerine göre, Mali’ye dönmek yerine şansını Fas’da denemeye karar verdi.

Chelsea formasını giyme hayali, her zaman olduğu gibi hala çok uzak.

The Guardian’dan çevirisi yapılan, Pete Pattisson imzalı yazının İngilizce versiyonu için tıklayınız.

*Görseller Pete Pattisson’a aittir. The Guardian’dan alınmıştır.