Sivasspor – Galatasaray | Proaktiflikten Reaktifliğe


Ligin 20. haftasında Sivasspor ile Galatasaray karşı karşıya geldi. Sivasspor N’Dinga ve Kone’nin golleriyle maçı 2-1 kazanırken Galatasaray’ın tek sayısı ise Eren Derdiyok’tan geldi.

Temel Dinamik Noksanlığı

Futbolda sahaya çıkabilecek seviyede becerileri olan her oyuncu belli oranda top dolaşımına katkı sağlar. Fakat asıl mesele topu ne kadar çok dolaştırdığın değil ne kadar verimli dolaştırdığındır.

Bunun için sadece oyun görüşü yüksek dikine oynamayı seven takım arkadaşlarını her an gol pozisyonuna sokabilecek 10 numaralar oyunun merkezine yerleştirir. Bu yeterli olmadığı için de geriden yine top hakimiyeti yüksek bir göbek oyuncusu tahtaya yazılır. Aynı zamanda kanatlardan da top dolaşımına destek verecek bir oyuncuyla birlikte takımlar en az 3 yönlendirici oyuncuyla maça başlarlar.

Bu hata, genelde gelenekçi olarak kategorize edebileceğimiz Mourinho, Allardyce gibi modern futbola tam olarak uyum sağlayamamış teknik direktörlerin düştüğü hatadır. Mourinho’nun Mkhitaryan, De Bruyne gibi oyuncuları kullanamaması ve Martial, Lingard ve Rashford gibi aynı tarz oyuncularla oynaması, Allardyce’ın ise geçtiğimiz günlerde Walcott, Bolasie ve Niasse gibi bir üçlüyle başlayıp Arsenal’dan ilk yarıda 4 gol yemesi bunun en çarpıcı örneklerinden.

Oyuncular, oyun hızı ile karar verme arasındaki koordinasyonu sağlamakta zorlanıyor. Dolayısıyla atletik, dribling yeteneği yüksek, dikine gidebilen oyuncuların karar vermekte zorlandığını görüyoruz. Karar verme konusundaki yetenekleri üst düzey olan oyuncuların ise o kadar atletik olmadığını görüyoruz. Alexis Sanchez gibi ikisini birden yapabilen oyunculara ise paha biçilemiyor. Galatasaray kanat oyuncularından Yasin ve Rodrigues ilk kategoriye, Feghouli ise ikinci kategoriye giriyor. Dolayısıyla Feghouli oynadığı zaman verimlilik artarken Yasin ve Rodrigues oynadığı zaman ise atletizm artıyor.

Gelelim orta saha oyuncularına. Orta saha oyuncularından en geniş tabirle toplu ve topsuz oyun istenir. Bir taraftan topa hakimiyet, topu çıkarma, topa hakimiyet, tempo, topun verimlilik oranı gibi daha çok top dolaşımı ile ilgili görevleri diğer taraftan da pres, oyundaki sertlik, alan daraltma, saha parselizasyonu gibi topsuz oyunla ilgili görevleri vardır. Galatasaray’ın bu zamana kadar en önemli ikilisi Ndiaye-Fernando’ydu. Bu ikiliyi özel kılan şey hem toplu oyunu hem de topsuz oyunu optimum seviyede oynayabilmesiydi. Bu ikili sonrasında bu bölgede oynayabilecek alternatiflere göz atalım.

Tolga Ciğerci: Toparlayacak olursak bazı oyuncular topa göre oynarken bazıları rakibe göre oynar. Tolga’yı göbekte oynatmak demek Tolga’nın topu yönlendirmesi demek. Tolga bunu yapabilecek bir oyuncu değil. Tolga rakibe göre oynayan bir oyuncu.

Selçuk İnan: Eski dinamizmini kaybetmiş olsa da pozisyon bilgisi yeterli, topu verimli dolaştırabilen, hareketli oyunculara top servisi yapılan, en önemlisi oyunda tempoyu istediği şekilde ayarlayabilen bir oyuncu. Selçuk’un oyunda olması otomatik olarak yüzde 5-6 topa hakimiyet manasına geliyor. Sertlik ve yaşının ilerlemesinden kaynaklı dinamizm eksik, oyunu çift taraflı oynayamıyor.

Belhanda: Takımla birlikte hareket eden, takımla beraber mücadele eden, takımla beraber topun arkasına geçen bir takım oyuncusu. Tam bir görev adamı. Topu ayağına isteyen, sürekli hareket eden bir 8 numaraya göre fazla hareketli, 10 numaraya göre ise skor katkısı eksik bir oyuncu. Her zaman belli bir standartta oynuyor. Fakat ondan tempoyu ayarlamasını, oyuna ağırlık koymasını beklemek haksızlık. O tarz bir oyuncu değil.

Feghouli: Topla oyunda çok etkili olan zeki, sezgileri yüksek topun nereye gideceğini bilen ve oyun hızlandığı zaman dar alanda karar verebilen ceza alanında oynayabilecek bir oyuncu. Kanatlara göre topa hakimiyeti yüksek olsa da bir 10 numara gibi oyuna ağırlığını koyması, oyunu yönlendirmesi mümkün değil. Top yönlendirme özelliği kanat oyuncularının ortalamasından yüksek olduğu için kanatta oynadığı zaman değer kazanıyor.

Donk: Donk ise ağır, dinamizmi düşük seviyede fakat bir stopere göre bilekleri iyi aynı zamanda takıma sertlik katan bir oyuncu. Fakat oyunun içine girmekte zorlanıyor. Maç içinden basit bir örnekle açıklayayım. Düşünün, takım olarak çok kötü bir maç çıkarmışsınız fakat bir şekilde farkı indirip puan alma şansınız var. On kişi kalmışsınız. Oyun sizin istediğiniz gibi tek kale oynanmıyor, rakip kalede çoğalmakta zorlanıyorsunuz yani oyuna hükmetme konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz, uzatmalardasınız ve maçın bitmesine yaklaşık 2 dakika var. Bu saatten sonra en fazla 2-3 atak şansınız var ve siz böyle bir durumda rakip kaleye 8 oyuncuyla gitmişken 30-35 metreden şut çekiyorsunuz. Sadece bu örnek bile Donk’un oyundan ne kadar kopuk olduğunu özetlemeye yeter de artar.

Dolayısıyla Fernando-Ndiaye ikilisinin vermiş olduğu dinamizmi, top hakimiyetini, dribbling yeteneğini ve sertliği aynı anda almak kadro içinden iki oyuncuyla mümkün değil. Top hakimiyeti için Selçuk İnan’a, sertlik ve dinamizm için Tolga’ya ve verimlilik için Belhanda’ya ihtiyaç var. Galatasaray bu iki oyuncunun yerini iki oyuncuyla doldurmaya çalıştığı için istediği verimi alamıyor. Bunun tek yolu var Tolga-Selçuk-Belhanda merkez üçlüsü.

Gelelim maça. Maç başlamadan önce kadroları gördüğüm zaman twitterda şöyle yazmıştım. “Oyunu yönlendirme açısından Galatasaray’ın en zor maçı olacak. Selçuk’un yokluğunda tüm yük Feghouli’nin üzerine binecek. Galatasaray’ın üçüncü bölgede en az pas yaptığımı maçlardan birini bekliyorum. Arka tarafta aşırı gereksiz top çevirecek. Feghouli’nin yiyeceği olası bir markajda da takımın tamamen tıkanması mümkün.”

Galatasaray’ın sahada top yönlendirebilecek tek oyuncusu vardı, o da Feghouli. Topu verimli kullanmak ve tıkanmamak için sahada bu tarz en az 2-3 oyuncunun olması gerekir. Orta sahaya top hakimiyeti açısından bakarsak Tolga ve Donk bu donanıma sahip değil. Maç öncesinden Galatasaray’ın topa sahip olma konusunda sıkıntı yaşayacağı tahmin edilebiliyordu. Tamamen öngörülebilir bir takım vardı. Maç öncesi saha içi etkinliği sağlayabilecek tek nokta kanatlardı. Kanatlara baktığımız zaman Mariano-Rodrigues ve Nagatoma-Yasin ikilileri var. Sağ taraf normal fakat sol tarafta son 3 ayda tek maç yapmış temposu olmayan ve zaten hücum katkısı kısıtlı bir Nagatoma ile ters ayaklı olduğu için çizgiyi kullanmakta sıkıntı çeken daha çok içeri çekerek oynayan Yasin vardı. Yani tek elle tutulur planın olan kanatların sol tarafı dikine gidemeyen ve çizgiyi kullanamayan oyunculardan kuruluydu. Hiç değilse bu maç için yavaş yavaş maç temposunu kazanmaya başlayan ve geçen maç yaklaşık 12 km koşan Latovlevici tercihi daha mantıklı olurdu. Yani maç başlamadan Galatasaray’ın sağ kanat ve bireysel yaratıcılık haricinde hücumda hiçbir silahı yoktu. Sahada proaktif bir takımdan ziyade rakibinin hamleleriyle edilgenliğe sürüklenen bir takım gördük.

Oyuncu Değişiklikleri

Fatih Terim’in bu oyunu görüp 30. dakikada Belhanda veya Selçuk’u oyuna alması gerekirdi. Gecikti. İkinci yarıya da değişiklik olmadan başladı. İlk değişiklik 60. dakikada geldi. Tolga çıktı Eren girdi. Feghouli 8 numaraya geçerken Eren ise Gomis’in yanında pozisyon aldı. Galatasaray sayı olarak ön bölgede kalabalıklaştı fakat hareketlenen oyuncuyu ödüllendirecek isimler Terim’in yanında oturuyordu. Belhanda oyuna girene kadar her ne kadar toparlanmış gözükse de yeterli değildi.

Son 10 dakika maç döner miydi?

Belhanda oyuna girerken Feghouli oyundan çıktı. Oyunu yönlendirebilecek sahadaki tek oyuncu girdi yerine yine yönlendirici bir oyuncu girdi. Yani yük yine tek kişinin omuzlarındaydı. Bu sebeple Galatasaray’ın basit top kayıpları devam etti. Sivasspor aldığı toplarla hızlı çıkabildiği gibi tempoyu da istediği şekilde ayarladı. Bir maçı çevirmek istiyorsanız ilk yapmanız gereken oyunu rakip sahaya yıkıp seken topları toplamaktır. Galatasaray’da top hakimiyetini sağlayacak oyuncu yoktu. Galatasaray bunu yapacak iki isim var biri Fernando biri Selçuk. Dolayısıyla Galatasaray birkaç etkili pozisyon bulsa da dominant bir oyun ortaya koyamadı. Üstte görselde görüldüğü gibi Galatasaray’ın topla oynama oranı son 15 dakika %44’e kadar geriledi. Ayrıca Galatasaray maç boyunca 45 saniyenin üzerinde sadece 1 kez topu ayağında tutabildi. Dolayısıyla Galatasaray’ın sahadaki kadro yapısıyla ekstra durumlar hariç maçı kazanma olasılığı yoktu.

Donk ve Tolga’nın ilk yarıdaki pas haritası top dağıtımı konusunda sınıfta kaldıklarını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sivasspor maç başından sonuna kadar alanı iyi daralttı ve özellikle rakip sahada seken topları süpürdü. Hakan, N’Dinga ve Rybalka üçlüsü Galatasaray’dan fazla rakip sahada seken topları topladı.

Sivasspor’un en isabetli pas sayılarına baktığımız zaman tamamının rakip sahada olması ne kadar verimli bir oyun ortaya koyduklarının en büyük kanıtı.

Galatasaray’a baktığımızda ise tamamında savunma oyuncularının olduğu ve arka bölgede gerçekleşen paslaşmalar görüyoruz.

Belhanda-Rodrigues Uyumu

 

Açılmış oyunda Belhanda çok etkili oldu. Belhanda’nın saha içerisinde en iyi anlaştığı oyuncu Rodrigues. Bu ikili arasındaki uyum özellikle Rodrigues’in sol oynadığı Belhanda’nın ise sol içte pozisyon aldığı zamanlarda ortaya çıkıyor.

Rodrigues daha içe kat ediyor Belhanda ise onu ödüllendiriyor. Golün buradan gelmesi tesadüf değildi.

Bunları önceden defalarca yazdığım için burada uzatmayacağım. Bu da aynı pozisyonun farklı bir açısı. Görüldüğü gibi savunmanın dengesi bozulmuş, Eren ve Gomis demarke durumda. Bu ezber daha çok kullanılmalı.

Galatasaray’ın key pas haritasına baktığımız zaman ilk yarıda düzensiz gelişi güzel paslar görüyoruz. İkinci yarı özellikle Belhanda’nın oyunda olduğu son 22 dakikalık kısımda atakların biraz daha düzenli ve isabetli olduğu anlaşılıyor. Maçın sınırlı bir süresinde dakika alan Belhanda takımın en fazla şut pası atan oyuncusu oldu.

Duran Top

Duran top sorununu ise değişen bir şey olmadığı için ilk yarıda Trabzonspor maçında yazmış olduğun bir yazıdan alıntılayacağım. Duran topun ilk kuralı rakibe o faulü aldırmamaktır. Galatasaray’ın ise takım olarak bu konuda ciddi eksikleri var.

Yukarıdaki grafik ligdeki takımların faul sayılarını gösteriyor. Galatasaray geçen haftanın en fazla faul yapan takımı 18 faul yaparken bunların 8 tanesi kendi sahasında gerçekleşmiş. Rakiplerin ortalama 6-7 korner kullandığını da buna eklersek 15 gol pozisyonu yapar. Ve bu faullerin birçoğu sırtı dönük rakibe karşı gereksiz hamlelerden kaynaklanıyor. Maç öncesinde Galatasaray’ın Trabzonspor gibi uzun bir takıma karşı sıkıntı yaşayacağı belli oluyordu.

Galatasaray’ın bu maçtaki faul haritasında ne demek istediğim daha net olarak anlaşılıyor. Kendi sahasında yapılan 9 faul. Kornerleri de eklersek sadece duran toplardan neredeyse 15 pozisyon yapıyor. Hatırladığım birkaç tanesini yazayım. Maçın başında geriye pas atmaktan başka çaresi olmayan sırtı dönük N’Doye’a, Ndiaye faul yaptı. Gol pozisyonunda Maicon’un gereksiz hamlesi yine aynı şekilde. Duran toptan gol yemek istemiyorsanız ilk kural o duran topu rakibe vermemektir.

İlk kurala rağmen duran topu verdiniz. İkinci kural ise kullanılan duran topun alana girmesini engellemektir. Peki bu nasıl olur? Galatasaray çizgiye oyunu koymuyor. Takımın yarısı alanı savunurken kalan yarısı ise adamını takip ediyor. Soldan gelen toplarda Linnes önde dururken sağdan gelenlerde ise Mariano önde duruyor. Ayrıca geriye koşan oyuncular her zaman daha dezavantajlıdır. Takımın duran toplarda statik görünmesinin nedenlerinden birisi de bu.

İkinci kural ise kullanılan duran topun alana girmesini engellemektir demiştik. Peki bu topların buraya girmesini engelleyecek ilk adam kim, bekler. Galatasaray, bekleri ön direkte alan savunması için kullanıyor. Kafa topunda zayıf oyuncular topun alana girmesini engelleyemez. Ön direkte duracak adamın sağlam olmalıdır. Hatta en sağlam oyuncuyu buraya koymalısın. Linnes’le falan bu iş olmaz. Linnes, bırakın burayı rakipler için tehdit hale getirmeyi daha cazip kılıyor. Fenerbahçe oynadığı 5 senenin 4 senesinde Aurelio’yu burada kullandı. O dönemler Fenerbahçe’nin savunma olarak duran toplardan en etkili olduğu dönemlerdir. Aurelio’da oradan bir tane top geçirmemiştir. Aurelio’nun orada olduğunu bilen bir takım ön direğe top atamaz, ama orada Linnes’i gören takım atar.

Şampiyonluk yolundaki rakiplerinin puan kaybettiği haftada sarı kırmızılı ekip liderlik şansını kaçırdı. Fatih Terim yönetiminde ilk yenilgisini alırken son 6 deplasman karşılaşmasında aldığı 5. mağlubiyet oldu. Sivasspor ise aldığı 3 puanla Avrupa kupaları için mücadelesine devam etti.