[one_third][box type=”shadow”]
[/box][/one_third][one_third][box type=”shadow”]
[/box][/one_third]
[one_third_last][box type=”shadow”]
[/box][/one_third_last]
Açma-germe: Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum.
Açık oyuncusu: Orta saha ve hücum hattının dış bölgelerinde, sahanın kenar kısımlarında oynayan oyuncu.
Adam adama savunma: Her oyuncuyu kapsayan engelleme amaçlı savunma yöntemi.
Adam eksiltmek: Toplu veya topsuz olarak rakip oyuncuları aktif oyun bölgesinden uzaklaştırmak.
Adam tutma: Karşı takımdaki oyuncunun etkinliğini azaltma amacı taşıyan, kurallara uygun şekilde oyuncu takip etme eylemi.
Aerobik antrenman: Oksijenli enerji sisteminin kullanıldığı antrenman.
Aerobik güç: Oyun içinde enerjinin uzun süre kullanılması durumu.
Afrika Futbol Konfederasyonu: Afrika ülkeleri futbol federasyonlarının bağlı olduğu futbol birliği, konfederasyonu.
Ağır zemin: Islak, su birikintilerinin olduğu veya yer yer çamur zemin.
Ağırlık antrenmanı: Futbolcuların kondisyona ve kuvvete dayalı antrenman uygulamaları.
Akademi ligi: Alt yaş gruplarının mücadele ettiği deplasmanlı lig.
Aktif ısınma: Genel hareket kalıpları içeren alıştırmalar veya eğitsel oyunlar ile vücut sıcaklığını arttırmaya yönelik egzersizler.
Alan: Futbol sahasındaki birinci bölge, ikinci bölge gibi bölgeler.
Alan savunması: Bir takımın kendi yarı alanını savunma oyuncularıyla parsellemesine dayanan müdafaa biçimi.
Alan zemini: Maçların oynandığı çim veya sentetik kaplı olan yer.
Aldatma: Rakip oyuncuyu bilerek yanlış hareket etmeye yönelten ve topla, vücutla, vücudun kısımlarıyla yapılan hareketler.
Alıştırma: Bir beceriyi, bilgiyi kazanmak için yapılan tekrar, egzersiz, idman.
Alt yapı: Mahallî, bölgesel ve deplasmanlı liglerde yer alan tüm takımların minik, yıldız ve genç takım sporcularını kapsar.
Altı pas: Ceza sahası içinde bulunan, kale çizgisi ile 5,5 m. uzaklıktaki çizginin içinde yer alan bölge. Alanın boyutu 18,32 x5,5m.dir.
Altı saniye kuralı: Kalecilerin topu tuttuktan sonra en fazla altı saniye içerisinde ellerinden çıkarmalarını gerektiren kural.
Altın gol: Eleme sistemli karşılaşmalarda kullanılan sistem. Karşılaşmada iki takım birbirine üstünlük sağlayamazsa penaltılara kadar olan uzatma süresinde atılan gol altın goldür ve karşılaşma o anda sonuçlanır. (Altın gol uygulaması 1 Temmuz 2004’ten itibaren kaldırılmıştır)
Amatör: Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan, hevesli, meraklı kimse.
Amblem/Logo: Federasyonları veya kulüpleri temsil eden görsel simge.
Anaerobik antrenman: Oksijensiz veya sınırlı miktarda oksijenin bulunduğu enerji sisteminin kullanıldığı antrenman.
Anaerobik eşik: Organizmanın çalışma şiddetinin oksijenli ortamdan oksijensiz ortama kaydığı nokta. Ortalama olarak kandaki laktik asit miktarının 4 mmol düzeyine ulaşması.
Anaerobik güç: Futbol oyununun yapısı gereği hız ve çabukluğun oyun içinde etkili olduğu, vücutta oksijenin sınırlı kullanıldığı durum.
Analiz: Çözümleme, maçtaki pas, şut, köşe atışı vb. yüzdeleri.
Antrene etmek: Takımın temel kondisyonel yetenekler açısından seviyesinin yükseltilmesi.
Antrenman: Alıştırma, herhangi bir konuda yapılan hazırlık.
Antrenman çanağı: Antrenman esnasında kullanılan renkli plastik madde.
Antrenman giysisi: Maçlar dışında sadece antrenmanlarda giyilen kıyafet.
Antrenman maçı: Maçlara taktiksel olarak hazırlanmak amaçlı yapılan karşılaşma.
Antrenman metodu: Geliştirilmek istenen özelliğe uygun yöntem.
Antrenman planı: Plan. Bir antrenman dilimi içinde yer alan bölümleri, alıştırmaları detaylandıran kılavuz.
Antrenman sahası: Maçların yapıldığı sahanın yıpranmaması için kullanılan saha.
Antrenman sıklığı: Gün, hafta, ay veya yıl içerisindeki antrenman sayısı
Antrenman yüklenmesi: Antrenmanın içeriği ve şiddeti.
Antrenmanın amacı: Bir antrenmanda yapılmak istenen, hedeflenen çalışma.
Antrenör: Bir spor dalında sporcuları yetiştirmeyi meslek edinen kişi, çalıştırıcı, idmancı.
Ara: Çalışmada, maçta antrenman metodu veya oyun kuralı gereği verilen dinlenme süresi.
Ara pası: İki veya daha fazla rakip oyuncunun arasından topu geçirerek kendi takım arkadaşına atılan pas. Gol vuruşundan önce verilen son pas.
Asist: Gol pası.
Asya Futbol Konfederasyonu: Asya ülkeleri futbol federasyonlarının bağlı olduğu futbol birliği, konfederasyonu.
Aşırı antrenman: Sporcularda, aşırı derecede sert antrenman yapılması sonucunda oluşan kronik vücut yorgunluğu ve psikolojik yıpranma.
Aşırı kuvvet kullanma: Oyuncunun rakibi ile mücadelesi esansında gerekenden çok fazla kuvvet kullanması ve rakibini sakatlama durumunda olması. (rakibine karşı aşırı kuvvet kullanan oyuncuyu hakem ihraç eder)
Aşırtma: Oyuncunun karşı takım oyuncularının engelleyemeyeceği bir şekilde topu havalandırarak kaleye veya takım arkadaşına ulaştırma eylemi.
Atak: Gol atabilmek için yapılan girişimler.
Aut: 1. Topun kale çizgisi dışına kaleci ya da hücum eden takımın oyuncusu tarafından atılması. 2. Topun oyun dışı kalması.
Avantaj: Oyuncu veya takımın üstünlüğü göz önünde bulundurularak oyunun devam ettirilmesi.
Avantaj kuralı: Kurala göre oyunun durması gerekirken oyuncunun lehine olan durumdan dolayı oyunu devam ettirme.
Averaj: Ortalama, sayı farkı.
Avrupa Kupası: Dört yılda bir düzenlenen Avrupa ülkelerinin katıldığı turnuva.
Ayak Bileği Sakatlığı: Ayak bileğinde meydana gelen yaralanma.
Ayak dışı: Ayak küçük parmağı, topuk ve bilek arasındaki bölge.
Ayak Dışı ile top sürme: Ayağın dışa bakan kısmı ile topu hareket ettirmek veya ilerletmek
Ayak dışı Kontrol: Diz seviyesinde veya yerden gelen sert topları ayağın dış kısmı ile kontrol etme hareketi.
Ayak içi: Ayak başparmağı, topuk ve bilek arasındaki bölge.
Ayak içi ile Top Sürme: Ayağın başparmak ve içe dönük olan kısım arasında olan bölge ile topu hareket ettirmek.
Ayak içi Kontrol: Yuvarlanan veya orta yükseklikten gelen topların kontrolü için ayağın iç kısmı ile topu durdurma hareketleri.
Ayak Üstü Kontrol: Yerden veya havadan gelen topu ayağın üst kısmı (ayakkabının bağcık kısmı) ile durdurma hareketi.
Ayak üstüyle top sürme: Ayağın üst kısmı (ayakkabının bağcık kısmı) ile topu ilerletme hareketi.
Bahis: Maç sonuçlarıyla ilgili maddi kazanç elde etmek amacıyla iddiada bulunmak.
Baraj: Serbest vuruşu kullanacak oyuncunun yapacağı vuruşu engellemek için 9,15 m mesafede kurulan set.
Baskı pres: Karşı takım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasını engellemek amacıyla uygulanan yakın savunma durumu.
Başarılı pas: Oyuncuların maçı başlatmak için orta noktada hakemin düdük çalmasıyla topa dokunmaları, vuruş yapmaları.
Başlama atışı: Kura atışını kazanan takımın oyuna başlaması, her golden sonra hakemin düdüğü ile oyunun başlaması.
Başlama düdüğü: Hakem tarafından oyunun başlamasıyla çalınan düdük.
Başlama noktası: Maçların başlangıcında ve atılan her golden sonra oyun alanın tam ortasında oyuncuların topa dokunarak oyunu başlattıkları bölge.
Başlama Vuruşu: Hakemin ilk düdüğü ile beraber bir oyuncunun topa vurması. Santra vuruşu.
Bayrak direkleri: Oyun alanının köşelerinde bulunan plastikten yapılmış en az 1,5 metre yüksekliğinde ve üzerinde bez parçası bulunan malzeme.
Bek: Defansın sağında veya solunda oynayan oyuncular.
Bencil oyuncu: Pas vermeyen topu kendi kullanan oyuncu.
Berabere: Oyunun herhangi bir anında oyuncuların sayı ya da dönem bakımından eşit durumda olduklarını bildiren deyim.
Beraberliğe oynamak: Maçın eşitlikle (aynı skorla) sonuçlanmasının istenmesi durumunda gol atmaktan ziyade gol yememeye dayalı oyun anlayışı.
Beraberlik golü: Geride olan takımın skoru eşitleyen golü.
Beşlik: Topu rakibin bacak arasından geçirme.
Bindirme: Topa sahip oyuncunun önüne fırlayarak pozisyon alma biçimi.
Bir puan: Futbolda berabere biten maç sonunda takımların kazandığı puan.
Bire bir: İki rakip oyuncunun takım arkadaşlarından yardım almaksızın karşı karşıya kalmaları.
Bitiş düdüğü: Maçın bittiğini belirten düdük.
Bonservis: Sporcunun açık kimliği ile lisans bilgilerinin yer aldığı ve tescilli olduğu kulübün yetkilisinin imzasını ve kulüp mührünü içeren transfer izin belgesi.
Boş alan: Oyun baskısının hissedilmediği alan.
Boş Koşu: Topsuz alanda hareketli olma.
Burun Vuruşu: Topa dikine bir şekilde ayakkabının ön sivri kısmı ile vurma.
Centilmenlik: Rakip takım oyuncularına ve hakemlere karşı hoşgörülü olma ve ahlak kuralları çerçevesinde davranma.
Centilmenlik dışı hareket: Ahlaki kurallara uymayan ve hoş görülmeyen davranışta bulunma.
Ceza: Oyun kurallarına aykırı davranışlara uygulanan yaptırım.
Ceza alanı: kale alanı iç direklerinden 16,5 m uzaklıkta kale çizgisine paralel ve dik olmak üzere saha içine doğru belirlenen açılarla çizilen alan.
Ceza alanı yayı: Penaltı noktasından 9,15 m.’lik mesafenin korunması için ceza sahasının dışına sarkan kısmını belirten yay. penaltı atışlarında oyuncular bu yayın dışında bekler.
Cezalı: Cezalandırılmış (kimse).
Ciddi faullü oyun: Oyuncunun top oyunda olduğu sırada, top için mücadele ederken rakibine aşırı kuvvet veya şiddet kullanması.
Çabukluk: 1. Kasların mümkün olan en kısa zamanda dış dirençlere vücut, ya da vücudun bir kısmının direncine rağmen eklemleri harekete geçirebilme özelliği. 2. Oyun içinde çabuk hareket etme.
Çalım: Oyuncunun topa sahip olduğu ya da olmadığı durumlarda çeşitli kıvrak hareketlerle savunmasını yapan rakip oyuncudan kurtulması.
Çalınmayan faul: Faul yapılanın avantajını kaybetmemesi için hakemlerin faul nedeniyle oyunu durdurmaması ya da yapılan faulü görememesi.
Çalışma: Maçlara hazırlanmak için yapılan antrenman alıştırmaları.
Çapraz koşu: Oyun içerisinde özellikle forvet oyuncularının rakip savunma oyuncularından kurtulmak için yaptıkları kale doğrultusunda olmayan koşular.
Çelme: Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma.
Çeviklik: Ani yön değiştirebilme yeteneği.
Çevre kontrolü: 1. Oyuncunun algısal olarak oyun alanı içerisinde gerçekleşen hareketlere hazır olma durumu 2. Oyuncuların özellikle topa sahip olma durumlarında rakip veya kendi takım oyuncularının pozisyonlarının farkına varma yetenekleri.
Çeyrek daire: Köşe yayı. Bayrak direğinden oyun alanı içine doğru 1m.yarı çaplı, korner atışı alanını gösterme amaçlı daire yayı.
Çeyrek final: Bir yarışmada ikili eşlemelerle son sekiz takımın oluşturduğu grup veya aşama.
Ceza Sahası: Kale önünü kapsayan ve sahanın her iki yakasında bulunan bölge. Nizami ceza sahası 40,32×16,5m. boyutundadır. Bu alan içinde kusurlu hareket penaltı ile cezalandırılırken kalecilere topu elle tutma imkanı verilmiştir.
Çift vuruş: Kasıt amacı taşımayan ancak kurallara aykırı olan faulde uygulanan vuruş türü. Bu vuruşta top saha içinde ikinci bir oyuncu tarafından oynanmadan kaleye girerse gol geçersiz sayılır.
Çizgiler: Oyun alanını belirleyen ve genişliği en fazla 12 cm olan açık renkteki çizgiler.
Çizgilerin dışı: Oyun sahasını sınırlayan çizgilerin dışında kalan bölge.
Dar alan oyunları: Futbol oyun sahasına göre daha küçük alanlarda futbolcuların kondisyonel ve teknik gelişimlerini sağlamak amacıyla oynanan futbol oyunları.
Dayanıklılık: Yapılan çalışmayı yorulmadan uzun süre devam ettirebilme.
Defans: Takım veya grup hâlinde yapılan savunma.
Defans sistemi: Takım veya grup halinde savunma yapan takımların uyguladığı oyun sistemi anlayışı.
Defans oyuncusu: Oyun içerisinde genellikle kendi kalesine yakın oynayan, öncelikli görevleri rakip oyuncuların gol atmalarını engelleme olan oyuncular.
Degaj: Kalecinin elindeki topu genellikle yere değdirmeden uzak mesafelere atmak için yaptığı vuruş şekli.
De-marke: Oyunda markaj altında olmama, boşta bulunma durumu.
Deplasman: Rakip takım sahasında oynamak.
Deplasman takımı: Deplasmanda oynayan takım.
Derinleme pas: Rakip hattın arkasına ve genelde yerden atılan pas.
Destek ayağı: Vuruş ayağına yardımcı ayak.
Devre: Futbol karşılaşmasının 45’er dakikalık iki bölümünden her biri.
Devre arası: Kırk beş dakikalık iki devre olarak oynanan futbol oyununda devreleri birbirinden ayıran on beş dakikalık dinlenmeyi amaçlayan zaman dilimi.
Dış-üst vuruş: Küçük ayak parmağının dip kısmı ve hemen arkada ayak bileğinin dış üst kısmıyla sınırlandırılmış alanı içine alan yüzeyle yapılan vuruş şekli.
Dikkatsiz hareket: Oyuncunun rakiple mücadeleye girdiğinde dikkatsiz ve düşüncesiz davranması veya tedbirsiz hareket etmesi. (Hakem tarafından bir faule dikkatsiz olarak hüküm verilmişse başka bir cezai yaptırıma gerek yoktur)
Dinlenme: Çalışmaya ara verme veya bir süreliğine çalışmayı bırakma.
Direkt pas: Topu kontrol altına almadan atılan pas.
Direkt-tek vuruş: Gol olabilmesi için topa tek temasın yeterli olduğu vuruş.
Diskalifiye: Maç dışı bırakılma, oyundan atılma.
Diz sakatlığı: Diz bölgesinde meydana gelen yaralanma.
Diz üstü kontrol: Göğüs ve ayakla yapılamayacak yükseklikte gelen topların durdurulması için yapılan kontrol şekli.
Diziliş: Oyuncuların sahaya yayılış şekli.
Doğru pozisyon: Oyun oynanırken hedeflenen amaca ulaşmak için hareket aksiyonu açısından en uygun yerde bulunma.
Doping: Bir spor yarışması sırasında vücuda ek enerji sağlamak için kullanılan yasal olmayan uyarıcı ilaç.
Dripling: Top sürerek ilerleme.
Duran top: Herhangi bir faulden sonra veya kornerde atış yapmak üzere bekletilen ve hareketsiz olan futbol topu.
Duvar pası: Takım arkadaşına atılan topun tekrar iade edilmesi.
Dünya Kupası: Dört yılda bir yapılan en büyük futbol organizasyonu.
Ek süre: Hakemin maçtaki duraklamalardan dolayı maçın sonuna ilave ettiği zaman dilimi.
Elenmek Yarışma dışı kalmak, yarışmadan çıkarılmak.
Elle oynama: Oyuncunun eli veya kolu ile topa kasti olarak temas etmesi.
Endirek vuruş: Gol olabilmesi için ikinci bir kişiye temas etmesi gereken vuruş.
Engelleme: Karşı takım oyuncusunun önüne geçerek onun serbestçe mani olma.
Ertelemek: Oynanmasına engel teşkil edecek şartlar nedeniyle maçın başka bir zamanda oynanmasına karar kılmak.
Esneklik: Vücut eklemlerinin her yönde optimal hareket edebilme yeteneği.
Eşofman: Spor çalışmalarında giyilen, pamuklu veya sentetik kumaştan, iki parçalı giysi.
Ev sahibi takım: Sahasında maçı oynayan takım.
Falso: Topun yanına vurma şekli.
Falsolu oynama: Topun havadan veya yerden kavisli bir şekilde hareket ederek ilerlemesi.
Fanatik taraftar: Takımına aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlı olan kimse.
Farkı azaltmak: Skor üstünlüğü sağlamış takıma yaklaşmak.
Farkı kapatmak: Skor üstünlüğü yakalamış takımı yakalamak.
Faul: Futbol oyun kuralları dışında yapılan sert hareket.
Faulden dolayı dışarı atılma: Oyuncunun yaptığı sakatlayıcı faulden sonra hakemin kırmızı kart göstererek oyun alanının dışına atması.
Favori: Bir yarışmada üstünlük sağlayacağına inanılan takım.
Federasyon: Aynı alandaki çeşitli kuruluşları bir arada toplayan dayanışma birliği.
Federasyon Başkanı: İlgili federasyonların en üst yöneticisi.
Federasyon temsilcisi: Federasyon tarafından düzenlenen turnuva veya uzun süreli faaliyetlerin organizasyonu ve denetimi ile görevlendirilen kişiyi ifade eder.
Feyk atma: Rakibi geçmek için yapılan aldatma hareketleri.
FIFA: Merkezi Zurih’te bulunan çeşitli futbol turnuvaları düzenleyen, kuralları uygulayan, değiştiren, futbolu yöneten; Uluslararası futbol federasyonları birliği.
FİFA Futsal Dünya Kupası: Uluslararası Futbol Federasyonu Birliğinin düzenlediği salon futbolu dünya kupası.
FİFA Konfederasyon Kupası: Her dört yılda bir FIFA tarafından organize edilen futbol turnuvası.
FİFA U-17 Dünya Kupası: Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğinin düzenlediği 17 yaş altı sporcuların yer aldığı dünya kupası.
FİFA U-20 Dünya Kupası: Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğinin düzenlediği 20 yaş altı sporcuların yer aldığı dünya kupası.
Fikstür: Sezon boyunca oynanacak müsabakaların, haftalar halinde belirlenmesi ile oluşan tablo. Takım sporlarında görülen bu uygulama karşılaşmalar başlamadan önce hazırlanır.
File: Keten, naylon gibi malzemelerden genellikle kare şeklinde örülen, futbolda da kale arkasını ve yanlarını kaplayan örtü.
Final: Elemeli yarışmalarda sonucu belirten karşılaşma.
Form: Fiziksel ve fizyolojik yeterlilik.
Forma: Sporcuların giydikleri bağlı bulundukları spor kulübünü belirten tek tip giysi.
Forma numarası: Futbolcuların ayırt edilebilmeleri için formanın arka yüzüne yazılan rakam veya sayı.
Formda olma: Fiziksel ve fizyolojik olarak yeterli olma hâli.
Formsuz olma: Fiziksel ve fizyolojik olarak yetersiz olma hâli.
Forvet: Rakip takım kalesine gol atmak için oynayan hücum oyuncusu.
Frikik: Rakip kaleye yakın bir yerden kullanılan serbest vuruş.
Futbol: On birer kişiden oluşan iki takım arasında oynanan ve oyuncuların küre biçiminde şişirilmiş özel bir topu el ve kollarını kullanmadan rakip kaleye sokmasına dayanan spor dalı.
Futbol kulübü: Başka spor branşlarıyla birlikte veya sadece futbol alanında faaliyet gösteren ilgili devlet kurumuna kayıt ve tescilini yaptırmış olan ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’na göre yönetilen kuruluş.
Futbol tenisi: Belli ölçülerdeki salon ve kortlarda, el ve dirsek dışında vücudun her bölgesinin kullanılması ile oynanabilen spor branşı.
Galibiyet: Mağlup olmama durumu, öne geçme, maçı önde bitirme.
Galip: Bir yarışma, karşılaşma sonunda yenen, üstün gelen, başarı kazanan.
Geçiş dönemi: Maç ve hazırlık dönemi arasında kalan antrenman yoğunluğunun azaltıldığı veya yapılmadığı dönem.
Genel dayanıklılık: Tüm psikomotor yetenekler (sürat, kuvvet, dayanıklılık vb.) için gerekli temel dayanıklılık türü.
Geri çekilme: Bir takımın oyun taktiği gereği veya rakip baskısı nedeniyle oyunu kendi sahasında kabullenmesi.
Geri koşma: Savunmaya kontrollü bir şekilde geri koşma.
Geri pas: Kendisinden gerideki bir oyuncuya veya kaleciye verilen pas.
Geri yürüme: Hücumdan savunmaya geri geri yürüyerek hareket etme.
Gol: Topun kale çizgisini geçmesi.
Gol açısı: Gol vuruşu yapmak için top ve kale arasındaki açı.
Gol çizgi teknolojisi: Topun tamamının kele çizgisini geçip geçmediğini belirlemek amacıyla kale direklerine yerleştirilen elektronik malzemeler.
Gol dakikası: Golün atıldığı dakika.
Gol kaçırma: Çok kolay gol olabilecek bir atışın kaçırılması.
Gol kralı: Toplamda en fazla gol atan oyuncu.
Gol kurtarmak: Kaleye doğru giden topun oyuncu veya kaleci tarafından uzaklaştırılması.
Gol vuruşu: Sonucunda gol olan vuruş.
Gol yollarında: Kaleye yakın pozisyonlarda, iyi yer tutma ve son vuruş becerisine sahip hücum oyuncusu.
Golcü: Çok gol atan oyuncu.
Golün geçersiz sayılması: Topun kale çizgisini havadan veya yerden geçmesine rağmen kural gereği hakem kararıyla golün iptal edilmesi.
Göğüs kontrol: Havadan gelen topun göğüs kullanılarak durdurulması.
Gözlemci: Federasyon tarafından düzenlenen maçların organizasyonunda, denetiminde, görevlendirilen saha hakemlerinin değerlendirilmesinde görevlendirilen kişi.
Gümüş Gol: Elemeli karşılaşmalarda normal süresinin berabere bitmesi durumunda kazanan takımı belirleme amaçlı uygulama. İlk 15 dakikalık uzatma devresinde eşitlik bozulursa süre bitiminde maç sona erer. Eşitlik bozulmazsa ikinci 15 dakika oynanır. Orada eşitlik bozulursa karşılaşma süre bitiminde sona erer. (Gümüş gol uygulaması 1 Temmuz 2004’ten itibaren kaldırılmıştır)
Güney Amerika Futbol Konfederasyonu Güney Amerika ülkeleri futbol federasyonlarının bağlı olduğu futbol birliği, konfederasyonu.
Günlük antrenman programı plan: Takımların gün içerisinde yapacakları antrenmanları gösteren çizelge program.
Hafif faul: Sakatlık çıkarmayan taktik faulü.
Haftalık antrenman program planı: Takımların haftalık antrenman ve maçlarını gösteren çizelge program.
Hakem: Futbol yarışmalarını belli yazılı kurallara göre yöneten kişi.
Hakem atışı: Normalde oyunun durması için herhangi bir sebep yok iken hakemin sakatlık vb. durumlarda zorunluluktan oyunu durdurduktan sonra topu tekrar oyuna kendisinin sokması.
Hakem takdiri: Kesin uygulanacak kurallar dışında hakemin kendi vicdani sorumluluğu ile verdiği kararlar.
Hareketli hücum: Hücumda hareketli hâl alma.
Hareketli savunma: Rakibe boş alan bırakmamak için yapılan savunma.
Hareketli top: Topun yerden veya havadan mesafe kat etme durumu.
Hat-trick: Bir maçta aynı oyuncunun üç gol atması.
Hava atışı: Hakemin düdükle durdurduğu oyunu tekrar başlatmak için yaptığı atış.
Hazırlık dönemi: Maç dönemi öncesi sporcuların teknik, taktik, kondisyonel yetenekler ve psikolojik faktörler açısından maçlara hazırlandığı dönem.
Hazırlık maçı: Sezon öncesi veya boş haftalarda yapılan dostluk ve hazırlık amaçlı maçlar.
Her iki ayağını kullanabilen: Futbola has teknikleri hem sağ hem de sol ayağını kullanarak yapabilen.
Hızlı hücum: Takım sporlarında rakip takımın toparlanmasına fırsat vermeden, paslaşarak yapılan hücum, hızlı akın.
Hızlı hücum pası: Savunma topu aldıktan sonra hızlı hücum için verilen pas.
Hücum: Gol atmak amacıyla yapılan akın, hamle.
Hücum oyuncusu: Gol atmak amacıyla rakip takım sahasına yakın oyuncu.
Hücum oyuncusuna topu aldırmama: Kaleciden veya kale direklerinden dönen topa hücum oyuncusundan önce sahip olma.
Hücum takımı: Savunma yapmaktan ziyade oyun üstünlüğünü elinde bulundurarak öncelikli amacı gol atmak olan takım.
Hücumda Genişlik: Topa sahip takımın sahada enine paslarla rakibi dengesiz biçimde yakalama amaçlı oyun kurgusu.
Hücumda yer değiştirme: Taktik gereği sporcuların hücumdayken yer değiştirmesi.
Hükmen: Bir futbol takımının, yöneticisinin veya oyuncusunun futbol yönetmeliklerine aykırı davranışları sonucunda sahada aldığı sonuçların geçersiz sayılması, mağlup kabul edilmesi.
Irkçılık: İnsan ırklarının renk ve fiziki şekil esas alınarak birbirlerinden üstünlüğünü ön plana çıkarma.
Iska Geçme: Oyuncunun girişim yaptığı halde topu ayağından kaçırması.
Islak zemin: Futbol oyun alanının meteorolojik hava şartları nedeniyle (yağmur, kar, dolu vb.) veya sulama sistemleri ile kaygan hale gelmesi.
Isınma: Maça veya antrenmana vücudu hazırlamak için yapılan hareketler.
Izgara: Kramponların altına çivilenen kösele veya sert lastik parçaları.
İç kale çizgisi: İki kale direği arasındaki çizgi, gol çizgisi.
İç vuruş: Ayak başparmağının dip kısmı ile topuk ve bileğin teşkil etmiş olduğu alan ile yapılan vuruş.
İç-üst vuruş: Ayak başparmağına yakın, ayağın iç-üst kısmı ile yapılan vuruş.
İddia: Oynanmamış veya oynanmakta olan maçlarla ilgili karşılığında para kazanma veya kaybetme riskini kabul ederek tahminde bulunma.
İdman: Herhangi bir konuda yapılan hazırlık, antrenman.
İdmanlı: Belli bir antrenman periyodu sonrasında kondisyonel yetenekleri gelişmiş olan. Antrenmanlı.
İdmansız: Hazırlık yapmamış olan, idmanlı olmayan (kimse), ham, antrenmansız.
İhlal: Futbol oyun kuralları dışında yapılan hareket ve davranışlar.
İhraç etmek: Oyun kurallarına aykırı davranışta bulunan oyuncuyu kırmızı kart gösterilerek oyun dışına göndermek.
İhtar: Oyun kurallarına aykırı davranışta bulunan oyuncunun sarı kart gösterilerek uyarılması.
İkaz: Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar.
İkili averaj: İki takımın puan eşitliği durumunda kendi aralarında oynanmış olan maçların sonuçlarına bakılması.
İkili mücadele: Topu kazanmak için iki oyuncu arasında geçen mücadele.
İkili sıkıştırma: Topa hâkim rakip oyuncuyu iki adamla savunma.
İleri pas: İleri doğru koşan takım arkadaşına verilen pas.
İlk yardım Uzman ekip: gelinceye kadar veya ilgili sağlık kuruluşuna götürülünceye kadar yapılan ilk müdahale.
İnterval antrenman: Çalışmanın yüklenme ve dinlenme prensipleri dahilinde parçalara bölünerek yapıldığı antrenman metodu.
İstatistik: Maçla ilgili sayısal veriler.
İtme: Rakip oyuncuyu iterek yapılan faul.
Kademe: Savunma ve hücum oyuncularının mücadelesinde diğer savunma oyuncularının yakın durması.
Kadro: Takımı oluşturan sporcuların tamamı.
Kafa vuruşu: Bu vuruşta ayaklar omuz genişliğinde açık, dizler hafif bükülü ayaklar ise parmak ucunda olan vuruş şekli.
Kafayla yapılan top kontrolü: Ayak parmak uçlarına doğru yükselerek topla temas esnasında vücut hızla küçülerek çömelik duruma getirilip, topun kontrol altına alınması.
Kafile: Maça giden oyuncu yönetici antrenör ve personelden oluşan topluluk.
Kafile başkanı: Futbol takımlarının yurt içi ve dışı seyahatlerinde kulübü temsilen kafileye liderlik eden, her türlü sevk, idare ve temsilden sorumlu kişi.
Kale: İçten içe 7,32 m genişliğinde, 2,44 m yüksekliğinde bir üst direkle birbirine bağlanan, hafif metalden yapılan, yan direkle üst direğin birleştiği yerdeki şeritlerin aynı renkte 28 cm uzunluğunda diğer şeritlerin 20 cm olduğu zemine veya arkalarındaki duvarlara sıkıca tutturulmuş, topun geri dönmesini engelleyecek şekilde bir ağ ile donatılmış bölge.
Kale alanı: Kale direklerinin iç kenarlarından 5,5 m uzaklıkta kale çizgisine dik iki çizgi çizilir ve bu çizginin kale çizgisine paralel bir çizgi ile birleştirildiği bölge.
Kale çizgisi: Topun tamamının kalenin içerisine geçip geçmediğini belirlemede hakemlere gösterge olan, kale direkleri arasından geçen çizgi.
Kale filesi: Keten, naylon gibi malzemelerden genellikle kare şeklinde örülen, futbolda kale arkasını kaplayan örtü.
Kale sahası çizgisi: Kale sahasını belirleyen çizgi.
Kale seçimi: Oyun başlamadan önce hakem tarafından para atışı ile takım kaptanlarının savunacakları kaleyi seçmesi.
Kale üst direği: İki dikey kale direğinin üzerinde bulunan 7,32 m uzunluğundaki direk.
Kale yan direği: Yükseklikleri 2,44 m olup, hafif metalden yapılan kalınlığı 8×8 cm aralarındaki mesafe 7,32 m olan dikey doğrultuda yerleştirilmiş direkler.
Kale Vuruşu: Auta çıkan toptan sonra kaleci veya bir başka oyuncunun oyunu başlatmak için ceza alanı dışına doğru yaptığı vuruş.
Kaleci: Topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu.
Kaleci antrenörü: Kalecilerin teknik, taktik, kondisyonel yetenekler ve psikolojik olarak hazırlıklarından sorumlu eğitici.
Kaleci atışı: Top kaleci tarafından kale sahasında kontrol edildiğinde veya auta çıktığında topu oyuna sokmak için kalecinin kale sahası içerisinde yaptığı atış.
Kaleci eldiveni: Kalecilerin kullandığı özel eldiven.
Kaleci kazağı Kalecilerin özel olarak giydiği diğer oyunculardan farklı renkteki forma.
Kaleci tekniği: Futbol oyunu içerisinde kalecilerin daha çok topu yakalamaya yönelik uyguladıkları teknik çalışmalar.
Kaleye şut: Rakip takım kalesine gol atmak için atılan şut.
Kanat adamı: Futbol oyununda hücum hattının sağ ve sol uçlarında yer alan oyuncu.
Kanat savunması: Savunma hattının sağ ve sol uçlarında yer alan oyuncuların rakiplerini durdurması.
Kaptan: Oyun içinde arkadaşlarını yöneten, hakem ile konuşma yetkisi bulunan, kolunda özel renkli bir bant (işaret) taşıyan oyuncu.
Karaborsa bilet: Resmî olmayan yollardan satılan maç bileti.
Kasıtlı faul Gölü engellemek için rakibine kasten ve şiddetle yapılan faul.
Katetmek: Bir taraftan diğer tarafa geçmek.
Kayarak müdahale: Rakip oyuncudan topu yerden kayarak almaya çalışma.
Kayıp zaman: Oyun içinde taç atışları, korner atışları, kale atışları gibi doğal duraklamalardan kaynaklanan zaman kaybı. kayma Savunmada iken adımlarla kayma.
Kenar çizgisi: Oyun alanındaki 65 m uzunluğundaki kenar çizgileri.
Kendi kalesine gol: Oyuncunun savunduğu kaleye genellikle istemeden yanlışlıkla attığı gol.
Kendi sahasında: Takımın maçlarını kendi bölgesinde bulunan sahada oynaması.
Kırmızı kart: Hakemin oyuncuyu oyundan atmak için kullandığı kart.
Kısa pas: Yakın mesafedeki arkadaşına atılan pas.
Kısa pas bileşimi: Kısa mesafede arka arkaya atılan birkaç pasın bileşimi.
Klasman: Bölümleme, sınıflama, belli bir sınıf.
Kondisyon: Fiziksel ve ruhsal bakımdan bir sporcunun durumu.
Kondisyoner: Sporcuların fiziksel ve fizyolojik özelliklerinin gelişimini sağlamak amacıyla yapılacak çalışmaları planlayan antrenman sorumlusu.
Konuk takım: Deplasmanda oynayan takım, ev sahibi olmayan.
Koordinasyon: İskelet kasları ve merkezi sinir sisteminin uyum içerisinde çalışarak hareketleri amaca yönelik olarak en uygun şekilde ortaya koyması.
Kontratak: Savunmanın zayıf ve az olduğu durumlarda yapılan ani ve etkili hücum girişimi.
Kontrat: Futbolcuların takımda bulunma şartlarının belirtildiği takımla futbolcu arasında oluşturulmuş sözleşme.
Kontrol pas: Topu kontrol altına aldıktan sonra verilen pas.
Kontrolsüz hareket: Oyuncunun rakibi için tehlikeli veya sonucunu hiçbir şekilde düşünmeden hareket etmesi. (hakem tarafından kontrolsüz hareket yapan bir oyuncuya ihtar cezası verilir.)
Kontrpiye: Topun başka bir oyuncuya çarpması sonucu kalecinin şaşırması durumu.
Korner: Atak yapan takım oyuncuları dışındaki savunma amaçlı oyuncular tarafından topun kale çizgilerinin dışına atılması ile köşe gönderinden yapılan vuruş şekli.
Koşma ve yön değiştirme: Futbolcunun rakiplerini topun olduğu bölgeden uzaklaştırmak ve farklı yöne yönlendirmek amacıyla yapılan aldatma koşusu.
Koşu: Maç esnasında topla veya topsuz olarak yapılan hareket.
Köşe atışı: Topun savunma takımı tarafından (kaleci dışında) kale çizgisinin dışına çıkarılması sonucunda dış kale çizgisi ile kenar çizgisinin kesiştiği noktadan rakip tarafından kullanılan atış.
Köşe bayrağı: Oyun alanının köşelerinde bulunan plastikten yapılmış en az 1,5 m yüksekliğinde ve üzerinde bez parçası bulunan malzeme.
Köşe çizgisi: Oyun çizgilerinin kesiştiği köşe noktası. köşe vuruşu köşe atışı.
Köşe Gönderi: Futbol alanının yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarının her biri.
Köşe yayı: Köşe vuruşu yapılmak için topun yerleştirildiği yarıçaplı alan.
Kramp: Bir grup kasın veya yalnız bir kasın veya bunun bazı liflerinin istem dışı az çok sürekli, ağrılı ve düzensiz kasılması.
Krampon: Spor ayakkabılarının altına yerleştirilen ve kaymayı önleyen, deri ya da madeni küçük parçalar.
Kronometre: Antrenman veya maçların zamanlarını belirlemek amacıyla kullanılan süre ölçer. kros Yüksek ve ormanlık alanlarda yapılan koşu.
Kupa: Altın, gümüş, bronz veya kristalden yapılmış, yarışma ödülü olarak verilen ayaklı kap. kural Uyulması gereken ilke. kural dışı illegal Kurallara uygun olmayan.
Kural dışı davranış: Saha içerisinde veya dışarısında futbol oyun kurallarının gerektirdiği zorunluluklar dışında davranışlarda bulunma. kurallara uygun legal Kurallara uygun davranış.
Kusurlu hareket: Fauller dışında oyuncuların rakiplerine karşı yaptıkları ahlaki olmayan kabahatli davranışlar.
Kuvvet: Sporcuların antrenman veya maç esnasında karşılaştıkları dirençleri yenebilme, karşı koyabilme yetenekleri.
Kuzey-Orta Amerika ve Karayipler Futbol Konfederasyonu (CONCACAF): Kuzey-Orta Amerika ve Karayip ülkeleri futbol federasyonlarının bağlı olduğu futbol birliği, konfederasyonu.
Küme düşürmek: Kulüplerin ilgili federasyonları tarafından belirlenen uymak zorunda olduğu kuralları ihlal etmesi durumunda bir alt lige düşürülmesi.
Libero: Defans hattının en gerisinde, kalecinin önünde, adam markajından ziyade serbest oynayarak emniyet sübabı gibi hareket eden oyuncu.
Lider: takım Puan durumunda en üstte bulunan takım.
Lig: Farklı statüdeki takımların oluşturduğu grup.
Ligden düşme: Sezon sonundaki puan durumuna göre statü dâhilinde vb. bir sebeple bir alt ligde yer alma.
Lisans: Sporcuların yarışmalara katılabilmesi için verilen tasdikli belge.
Maç: İki takım arasında oynanan karşılaşma.
Maç analizi: Maç içerisinde gerçekleşen teknik taktik ve fiziksel hareket formlarının bireysel grup veya takım olarak ortaya konulması.
Maç dönemi: Resmi lig veya kupa maçlarının yapıldığı dönem .
Maç öncesi toplantı: Hakem, gözlemci ve takım idarecilerinin maçtan önce tanışması ve varsa bir sorunun maç başlamadan önce çözümlenmesi için yapılan toplantı.
Maç tatili: Güvenlik veya olumsuz hava şartları nedeniyle hakemlerin maçın oynanamayacağına karar vermesi.
Mağlubiyet: Oynanan maçı kaybetme.
Malzemeci: Takımların malzemelerinden sorumlu olan kişi.
Markaj: Rakip oyuncunun hareket alanını kısıtlayarak kontrol etme.
Masör: Masaj yapan kimse.
Menajer 1. Bir sporcunun mesleki işlerini düzenleyen ve yöneten kimse. 2. Bir spor takımının teknik yöneticisi.
Menüsküs yırtığı: Diz ekleminde bulunan menüsküs disklerinin darbe veya zorlanma sonrası hasar görmesi.
Merkez hakem kurulu: Futbol federasyonu bünyesinde hakemlik ve gözlemcilikle ilgili idari ve teknik tüm konulardan sorumlu olan kurul.
Merkezden hücum: Oyun alanının orta hat bölgesinden rakip kaleye yapılan hücum varyasyonları.
Millî takım: Ülkeleri uluslararası maçlarda temsil etmek amacıyla ilgi ülke vatandaşı oyunculardan oluşturulmuş takım.
Milli takımlar teknik direktörü: Federasyon tarafından atanan millî takımlardan sorumlu kişi.
Mücadele etmek: Oyuncu rakibi ile adil ve faulsüz bir şekilde oynamak.
Ofsayt: Bir oyuncunun top kendi takımında iken, karşı takımın kalesine toptan ve kaleci dışındaki rakiplerden daha yakın olma durumu. Oyuncu kendi ayrı alanında veya rakip oyuncularla aynı çizgide ise ofsayt olmaz.
Ofsayt taktiği: Defans oyuncularının hücum oyuncusunu ofsayta düşürmek için uyguladığı yöntem.
Olağan kongre: Federasyon veya kulüplerin yapılması gereken zamanlarda ilgili gündem maddelerini görüşüp karara bağladıkları toplantı.
Olağanüstü Kongre: Dernekler veya dernek statüsündeki federasyon ve kulüp gibi kuruluşlarda zamanından önce yapılan toplantılar.
Olimpiyat: Her dört yılda bir başka ülkede yapılan, takım sporlarıyla uğraşanların katıldığı uluslararası spor yarışmalar.
Orta çizgi: İki uzun kenarın orta noktalarını birleştiren 65 m uzunluğundaki çizgi.
Orta hakem: Maç esnasında genelde saha içerisinde olan oyun kurallarının uygulanmasında etkin rolü olan hakem.
Orta nokta: Futbol oyun alanının tam ortasında işaretli olan, oyun başlangıçlarında ve her gol sonrası oyunun yeniden başlatılabilmesi için topun bırakıldığı bölge.
Orta Saha: Sahanın orta bölümü veya bu bölümde oynayan oyuncular. Defansa dönük orta saha oyuncuları defansif orta saha, hücuma yönelik orta saha oyuncuları ise ofansif orta sahadır.
Orta saha oyuncusu: Futbolda ikinci bölge olarak adlandırılan alanda görev yapan, teknik kapasitesi yüksek, taktik anlayışı gelişmiş ve atakları yönlendirerek oyunu organize eden oyuncu.
Orta yapmak: Oyuncuların özellikle ceza alanı içerisindeki arkadaşlarına yüksek olarak attıkları paslar.
Orta Yuvarlak: Oyun alanının tam ortasında yer alan 9,15 m. çapındaki başlama vuruşu sırasında oyuncuların durması gereken yerleri sınırlayan çember.
Orta Nokta: Orta çizginin tam ortasında bulunan ve oyun, devre, gol sonrası başlangıcın yapıldığı nokta.
Oyalama: Özellikle savunma ve orta saha oyuncularının takım arkadaşlarına savunmada destek olarak katkı sağlamaları için zaman kazandırmak amacıyla hücum yapan rakip oyunculara müdahale etmede ağır davranmaları.
Oyun alanı: Ölçüleri 105 m x 65 m olan, iki kale sahası ve bir oyun alanını içeren dikdörtgen şeklindeki alan.
Oyun Kurucu: Bir takımda taktik anlayışı uygulamada ve verimli oyun oynamak için önderlik yapan futbolcu.
Oyun süresi: Kırk beş dakikalık iki devre üzerinden oynanan ve devre arası 15 dakika olan süre.
Oyuncu değişimi: Oyundan; sakatlık, yorgunluk veya taktiksel nedenlerle çıkacak olan oyuncunun yerine yedek oyunculardan birinin dahil olması.
Oyuncu keşfetmek: Yetenekli bir oyuncuyu ortaya çıkarmak.
Oyundan atılma: Oyun kurallarına uymayan sporcu, antrenör ve idarecilerin diskalifiye edilmesi.
Oyunu geciktirmek: Oyun temposunu düşürmek, rakibin baskısını azaltmak ve süre kazanmak amacıyla toplu veya topsuz oyalanma.
Ön direk: Topun geldiği yere yakın olan direk.
Ön Libero: Defansın önünde görev yapıp rakibin hücumlarını engelleme, bozma görevli orta saha oyuncusu.
Öne çıkma: Karşı takım oyuncusunun gol denemesini engellemek için savunmadan oyuncunun öne çıkması.
Önlem alma: Rakibin güçlü yönlerine karşı hazırlık yapma.
Para atışı: Maçın başlangıcında veya sonucu belirleyecek seri penaltı atışları öncesinde top ve kale seçimi için yapılan kura yöntemi.
Pas: Oyunda oyunculardan birinin topu takım arkadaşına geçirmesi.
Pasif ofsayt: Yer olarak ofsayt durumunda olmasına karşın topa hamlesi olmadığından dolayı ofsaytta kabul edilmeyen oyuncu.
Pasif oyun: Sporcuların zaman kazanmak için topla fazla oynamaları ve gol atmaya yönelik olmayan davranışları.
Paslaşma: Sporcuların topu takım arkadaşlarına aktarmaları.
Penaltı: Oyuncunun kendi ceza sahasında rakibine ya da topa oyun kurallarına aykırı hareket yapması.
Penaltı noktası: Penaltı atışının yapılabilmesi için topun bırakıldığı kale direklerinin arasından orta noktaya doğru dikey doğrultuda 11 m mesafedeki işaretli bölge.
Penaltı tekrarı: Penaltı atışından önce kalecinin kale çizgisini terk etmesi veya oyuncuların ceza sahası içerisine girmesi durumunda hakemin penaltı atışını tekrar yaptırması.
Penaltı vuruşu: Lehinde karar verilen takımın ceza sahası içinde bulunan beyaz noktadan, karşısında yalnızca kaleci olacak şekilde kaleye şut çekmesi.
Perdeleme: Rakibine dokunmadan onu engelleme.
Performans testleri: Sporcuların fiziksel ve fizyolojik kapasitelerini ortaya koymak amacıyla yapılan ölçümler.
Plaj futbolu: Plaj ya da kumlu bir alanda oynanan futbol türü.
Plonjon: Kalecinin topu yakalamak amacıyla yere paralel bir şekilde yaptığı atlama hareketi, yatış tekniği.
Pozisyon: Konum, durum.
Pres: Topa sahip olan oyuncuya bir veya birkaç oyuncu ile birlikte yapılan topu kapma veya oyun bozma amaçlı baskı.
Prim: Galibiyeti teşvik için verilen ödül.
Protesto: Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme.
Puan: Çeşitli sporlarda kullanılan ölçüsü ve değeri değişken birim.
Rakibe şarj: Oyuncuların kollarını ve dirseklerini kullanmadan, topla oynama mesafesinde fiziki temasla, rakipleri ile bir alan için mücadele etmeleri.
Rakibe tükürmek: Oyuncunun tükürüğünü ağzı içerisinden rakibine doğru atması.
Rakibi indirmek: Rakibi adil olmayan bir şekilde engelleyerek düşürmek.
Rakibi itmek: Oyuncunun ellerini kullanarak rakibini kural dışı itmesi.
Rakibi tutmak: Oyuncuların ellerini, kollarını veya vücutlarını kullanarak rakibin kendisini geçmesini engellemesi.
Rakibi zorlamak: Güçlü bir rakibe karşı pes etmemek rakibin üstünlüğünü kabul etmeden mücadele etmek.
Rakibin üzerine sıçramak: Oyuncunun ellerini kullanarak (rakibe temas ettirerek) rakibin üzerine doğru kural dışı yükselmesi.
Rakip: Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışanlardan her biri. Karşı taraf.
Rakip alan: Orta çizgi ile iki eşit parçaya bölünmüş sahanın diğer tarafı.
Rakipsiz: Daha üstünü, daha iyisi bulunamayan.
Rakipten kurtulmak: İkili mücadele sırasında veya aldatma ile rakibini geçmek, markajdan kurtulmak.
Rapor: Hakemlerin ve gözlemcinin maçtaki olumlu ve olumsuz düşüncelerini bildiren yazı.
Refleks: Bir uyarıya verilen cevap.
Reklam panosu: Futbol stadyumlarında veya antrenman sahalarında firmaların belli bir para karşılığı ürünlerinin tanıtımlarını yaptığı daha çok metal malzemelerden yapılmış pano.
Resmî sonuç: Maçaların sonuçlarının FİFA, UEFA, TFF, ASKF gibi ilgili futbol kurumunca onaylanarak ilan edilmesi.
Rövanş: Aynı rakiple oynanan ikinci maç.
Röveşata: Havadan gelen topa havada müdahale etmek için ayaklarını havalandırıp kendisini geriye ve yere doğru atarak ayaklarıyla topa makas gibi vurması.
Sağhaf: Sağ oyun kurucu.
Sağlık kontrolü: Oyuncuların sezonun belli dönemlerinde ve transfer oldukları takımlara katılmadan önce herhangi bir sakatlık veya hastalığın olup olmadığının belirlenmesi amacıyla yapılan muayene.
Sağlık topu: Antrenmanlarda kullanılan farklı ağırlıklardaki toplar.
Sağlıkçı: Saha içerisinde bulunan sağlık personeli.
Saha: Futbol oyun alanı.
Saha dışı: Saha çizgilerinin dışında kalan bölge.
Sakatlanan oyuncu: Maç esnasında rahatsızlanan veya sert bir darbe olan oyuncu.
Sakatlık riski: Vücut uzuvlarının antrenmansızlık veya olumsuz saha şartları nedeniyle yaralanmaya açık olması.
Saldırgan oyuncu: Futbolun oyun kuralları dışında davranışlar sergileyen oyuncu.
Salon futbolu: Temelde normal futbol oyunu ile aynı fakat oyun sahası, oyuncu sayısı vb. konularda bazı farklılıkların olduğu ve spor salonlarında oynanan futbol.
Santra: Başlama vuruşu.
Santrahaf: Orta oyun kurucu
Santrafor: Hücumun ortasında oynayan, gole dönük oyuncu.
Sarı kart: Kurallara aykırı davranan oyuncuya hakem tarafından gösterilen kart.
Savunma: Bir takımın, kalesini korumak için gösterdiği çaba, defans.
Sedye: Sakatlanan veya yaralanan oyuncuyu oyun alanı dışına taşınmaya yarayan katlanabilir hasta yatağı.
Serbest vuruş: Oyuncunun rakibine direkt ya da endirekt bir hareket yapması sonucunda kullanılan vuruş.
Seremoni: Takımların oyun başlamadan önce hakemler eşliğinde yan yana dizilerek seyircileri ve birbirlerini selamlaması töreni.
Sert zemin: Futbol oynamaya elverişli olmayacak derecede katı yüzey.
Sezon: Futbol faaliyetlerinin başlama ve bitiş tarihleri arasında geçen süre.
Sıfır puan: Maç sonunda mağlup olan takıma verilen birim.
Sistem: Futbol oyununda 4-4-2 gibi oyuncuların sahaya diziliş şekli.
Skor: Takımların yaptıkları maç sonrasında ortaya çıkan sonuç.
Skorboard: Seyircilerin ve hakemlerin görebileceği bir yere monte edilmiş gol ve zaman göstergesi.
Solhaf: Sol oyun kurucu.
Soğuma: Antrenmanın bitiriş evresi, kalp atım sayısını ve kas aktivitelerini normal hâline döndürmek amacıyla düşük tempoda yapılan fiziksel aktiviteler.
Soyunma odası: Sporcuların maç öncesi ve sonrası hazırlandıkları yer.
Sözleşme: Kulüpler ile sporcu veya teknik ekip arasında yapılan yazılı anlaşma.
Sözlü uyarı: Oyuncu veya yöneticilerin yapmış olduğu ihlalden ötürü maç gözlemcisi veya hakem tarafından yapılan uyarı.
Sponsor: Bir kurumun, kurumsal ve pazarlama amaçlarına yönelik, katılmakta yarar gördüğü etkinliklere para vererek bir kulübü veya sporcuyu destekleyen kişi.
Sportif: Sporla ilgili.
Sportmen: Sporun gerektirdiği değerlere sahip olan (kimse).
Sportmenlik dışı davranış: Oyunla ilgili spor kurallarının ihlalini de içermekle birlikte, bilerek ve isteyerek aşırı şiddet içeren davranışlar.
Sözlü itiraz: Hakemin vermiş olduğu karara konuşarak karşı çıkmak.
Stadyum: Takım oyunlarının yapılabilmesi, seyircilerin bunları izleyebilmesi için elverişli oturma alanı.
Stoper: Savunmanın ortasında oynayan, hava hakimiyeti olan, kesici özellikteki oyuncu
Sürat: Belirli bir mesafeyi en erken zamanda geçme.
Süratli koşu: Yüksek şiddette yapılan koşular.
Şampiyon: Ulusal ve uluslararası bir yarışmada ilk dereceyi alan, birinci olan takım.
Şampiyona: Şampiyonluk yarışması.
Şeref tribünü: Devlet başkanlarına, yüksek makamlardaki devlet adamlarına ve kulüp yöneticileri ile diğer yetkili kişilere ayrılmış özel koltuklu bölüm.
Şiddetli baskı: Topun rakip takım oyuncularına geçtiği anda o bölgede bulunan tüm oyuncuların aynı zamanda rakibin oyun alanını daraltarak topu tekrar kazanmak amacıyla baskı yapması.
Şiddetli hareket: Bir oyuncunun topla mücadele etmezken rakibine karşı aşırı kuvvet ve şiddet uygulaması.
Şişirmek: Genellikle savunma oyuncularının uyguladığı gelen topu uzunca bir mesafeye havadan yollama eylemi.
Şut: Bir oyuncunun topu kaleye sokmak için attığı sert ve hızlı atış.
Taban Girmek: Ayağında top olan oyuncuya rakip takımdan bir oyuncunun ayağının tabanı ile karşı koyması.
Taç: Topun bir oyuncudan yan çizgileri terk ederek oyun alanının dışına çıkması.
Taç atışı: Taç çizgisinin gerisinden iki elle baş üzerinden sahanın içine doğru yapılan atış. taç çizgisi touch line Oyun alanının yan çizgileri.
Tahkim kurulu: Ulusal ve uluslararası federasyonların uyuşmazlıklarında bağımsız ve tarafsız zorunlu karar mercii.
Takım: Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu.
Takım kadrosu: En fazla 18 kişiden oluşan oyuncu kadrosu. Takımlar oyuna 1 kaleci, 10 saha oyuncusu olmak üzere 11 kişiyle başlar. Üç oyuncu değiştirme hakkı vardır.
Takım taktiği: Maç esnasında rakibe üstünlük sağlamak amacıyla bütün takım oyuncularının uygulama hedefinde olduğu genel oyun sistemi.
Taktik: İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin tümü, oyun biçimi.
Taktik antrenman: Takımların kendi oyun üstünlüklerini sağlamak veya rakiplerin ortaya koydukları oyun planlarına karşı koyabilmek için; bireysel, grup veya takım olarak yapılan strateji çalışmaları.
Taktik bilgi: İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin tümü, oyun biçimi hakkındaki bilgi seviyesi.
Tam saha baskı: Tam saha uygulanan baskılı savunma.
Taraftar: Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlı kimse.
Tecrübeli oyuncu: Çok sayıda maç oynayan ve turnuvalara katılan oyuncu.
Tecrübesiz oyuncu: Fazla maç oynamamış acemi oyuncu.
Tehir etme: Maçı herhangi bir nedenden dolayı ileri bir tarihe erteleme.
Tekmelik: Futbolcuların darbeye karşı korunmak için kullandıkları tozlukların içine konulan sert plastik madde.
Teknik: Futbolcunun topa vuruş becerisi ve topa hâkimiyet becerisi.
Teknik antrenman: Daha çok top ile yapılan futbolcuların topla oynama becerilerini geliştirmek amacıyla yapılan çalışmalar.
Teknik bilgi: Futbolcunun oyunda kullanılan tüm tekniklerle ilgili bilgi düzeyi.
Temas: Oyuncuya veya topa dokunma.
Teknik Futbolcu: Fiziki mücadelenin ötesinde futbol zekasına sahip, iki ayağını iyi kullanabilen, topla iyi oynayan futbolcu.
Temdit penaltısı: Maçın bitiş düdüğünden hemen önce atılan ve atıştan sonra maçın başlamayacağı penaltı atışı.
Tertip komitesi: Organize edilecek her türlü maç için oluşturulan heyet.
Tescil: Sporcunun futbol maçlarına katılabilmesi için federasyona yaptırılacak kayıt ve lisans işlemleri.
Teşebbüs etmek: Oyuncuların rakiplerine karşı kural dışı davranış girişiminde bulunması, yeltenmesi.
Tezahürat: Seyircilerin kendi takımlarını desteklemek veya rakip takımı baskı altına almak için yaptıkları yüksek sesli toplu söylem.
Top: Ağırlığı 410-450 g arasında değişen yuvarlak oyun aracı.
Top çalma: Rakip oyuncunun ayağından topu kapma.
Top çevirme: Oyunda zaman kazanmak ya da savunmanın açığını görmek için yapılan paslaşma.
Top hâkimiyeti: Topa sahip olma.
Top kapma: Top rakipte iken ani bir hareketle topa sahip olma.
Top kaybı: Topu rakibe kaptırma.
Top kontrol: Oyuncunun kendisine gelen topu düzgün bir şekilde durdurması.
Top saklama: Rakip ile top arasına girerek topu rakipten uzak olan ayakta tutma.
Top sektirme: Oyuncuların futbol topunu ayak, diz veya kafaları üzerinde sektirmeleri.
Top Tekniği: Topu kullanabilme becerisi, top ile dilediği tarzda oynayabilme.
Topla buluşmak: Oyuncuların maç esnasında topla buluşma sayıları.
Top sürme: Bir futbolcunun topu uzun süre ayağında bulundurarak değişik yönlere, değişik tempo ile götürmesi.
Top toplayıcı: Dışarıya giden topları getiren saha kenarındaki çocuk.
Topla aldatma: Sporcunun topa sahipken rakibini aldatması.
Topsuz oyun: Topu alabilmek için yapılan koşular ve hareketler.
Topu dışarı atmak: Oyuncunun topu oyun alanı çizgilerinin dışına göndermesi.
Topu uzaklaştırmak: Oyuncunun topu kalesine tehlike yaratacak bölgenin dışına doğru atması.
Topun oyun dışında olması: Topun kale çizgisini veya taç çizgisini yerden veya havadan tamamen geçmesi.
Tozluklar: Oyuncunun sakatlanmaması için giydiği malzemenin üstüne çektiği çorap.
Transfer: Bir sporcunun kulüp değiştirmesi.
Transfer pirimi: Bir sporcunun kulüp değiştirmesi sonucunda transfer olduğu takım tarafından sporcuya ödenen para.
Tribün: Stadyumlarda seyircilerin oturduğu koltuklu veya basamaklı bölüm.
Turnuva: Takımlar arasında sırasıyla yapılan maç dizisi.
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği (TÜFAD): Türk futbol antrenör ve teknik yöneticilerini bir çatı altında toplayarak Türk futbolunun gelişmesi, güçlenmesi için gerekli görülen davranış birliğini sağlamak amacıyla kurulan kuruluş.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF): Türkiye’deki her türlü futbol faaliyetini teşkilatlandırmak, düzenlemek ve denetlemek; yurt içi ve yurt dışı futbol faaliyetleri ile ilgili plan, program ve düzenlemeler yapmakla sorumlu olan UEFA ve FİFA’ya üye kuruluş.
UEFA: Avrupa Futbol Federasyonları Birliği.
UEFA kupası: UEFA Cup Her yıl düzenlenen kulüpler bazındaki Avrupa kupası.
UEFA Şampiyonlar Ligi: UEFA tarafından 1955’ten beri her yıl düzenlenen, Avrupa’nın en güçlü kulüplerinin mücadele ettiği uluslararası futbol turnuvası.
Ulusal hakem: Profesyonel maçlarda görev alan kişi.
Uluslararası Futbol Birliği Kurulu: Oyun Kurallarını değiştirmeye, kaldırmaya ya da yeni kurallar eklemeye tek yetkili kuruluş.
Uluslararası hakemlik: Uluslararası federasyon tarafından yapılan sınavda başarı gösteren hakemler.
Umut verici atak: Sonucunda gol olma ihtimali yüksek olan hücum eylemi.
Uyarı sıklığı: Yüklenme ve dinlenme dönemlerinin zamansal orantısı.
Uzak kale direği: Oyun alanının yan bölgelerinden kaleye doğru atılan toplarda topun atıldığı noktaya uzak olan kale direği.
Uzak mesafeli: Uzak mesafeden atılan şut.
Uzatma bölümü: Kazananın belirlenmesi gereken bir maçta, normal oyun süresi berabere bittiğinde ilave olarak oynanan süre.
Uzun pas: Uzak mesafeye atılan pas.
Üst klasman hakemi: Ülkedeki en üst ligde görev alan kişi.
Üst vuruş: Ayak parmaklarının dip kısımlarından başlayarak ayak bileğinin kıvrımına kadar devam eden yüzeyle yapılan vuruş.
Varyasyon: Bir taktiği uygularken, oyun içinde oyundan oyuna geçme.
Verkaç: Duvar pası. topa sahip olan oyuncunun topu yakındaki arkadaşına vererek boş alana kaçması ve topu tekrar alma eylemi.
Vole vuruşu: Topun havada yere değmeden ayaküstü ile kaleye vurulması.
Vuruş ayağı: Topa temas eden, vuruşu gerçekleştiren ayak.
Vücut çalımı: Oyuncunun vücudunu farklı yönlere hareket ettirerek rakip futbolcunun dikkatini dağıtıcı ve onu şaşırtıcı hareketleri yapmaya yöneltme.
Yabancı oyuncu: Futbol oynadıkları ülkenin vatandaşı olmayan oyuncular.
Yakın kale direği: Oyun alanının yan bölgelerinden kaleye doğru atılan toplarda topun atıldığı noktaya yakın olan kale direği.
Yakın mesafeden şut: Kaleye yakın bölgelerden atılan şut.
Yakın savunma: Rakip oyuncuya fazla oyun alanı bırakmadan yakın oynama.
Yan pas: Oyun içinde kenar çizgilere doğru yapılan pas
Yapay çim sahası: Doğal olmayan sentetik yüzeyli çim saha.
Yardımcı antrenör: Teknik direktör talimatlarını yerine getiren yardımcı hoca.
Yarı final: Sona kalacak iki takımı belirleyen karşılaşmalar
Yarı saha: Sahayı ortadan ikiye bölen çizgilerin her iki tarafındaki oyun alanı.
Yarı Vole: Top yere değer değmez havalanırken vurma.
Yavaş koşu: Antrenman veya maç öncesinde ısınmak veya sonrasında organizmanın fizyolojik toparlanmasına yardımcı olmak amacıyla yapılan düşük şiddette koşu.
Yedek oyuncu: Oyunculardan birinin herhangi bir sebeple takımdan çıkması gerektiğinde onun yerine oynayacak oyuncu.
Yenilenme antrenmanı: Maç veya antrenman yüklenmeleri sonrasında organizmanın toparlanmasını sağlamak amacıyla yapılan antrenmanlar.
Yetenekli oyuncu: Futbol becerilerini kalıtımsal olarak üst düzeyde sergileyen oyuncu.
Yetersiz antrenman: Performansı olumsuz yönde etkileyecek düzeyde antrenmanların devam ettirilmemesi durumu.
Yıldız futbolcu: Taraftarların çok sevdiği yetenekli futbolcu.
Yıllık antrenman programı: Takımların sezon boyunca antrenman ve maçlarını gösteren çizelge program.
Yönetici: Kulüplerin yönetilmesinden sorumlu olan kişi.
Yönetmelik: Kuralların yazılı olduğu belge, talimatname.
Yükseklik antrenmanı: Rakım olarak belli bir yüksekliğin üzerinde (1.500 m üzerinde) yapılan çalışmalar.
Zaman geçirmek: Oyuncuların topu oyuna sokmaları esnasında veya oyuncu değişikliklerinde oyundan çıkarken ağır hareket etmeleri.
Zamanlama: Topa müdahale etmede doğru zamanlamada bulunma.
Zemin: Oyun oynanan alanı kaplayan saha zemini.