Analiz | Barcelona 2-8 Bayern Münih

Şampiyonlar Ligi çeyrek final eşleşmelerinin kağıt üzerinde en dikkat çeken eşleşmelerinden biri kuşkusuz Barcelona-Bayern Münih eşleşmesiydi. İsim olarak çok şey vaat eden karşılaşmanın sahadaki yansıması ise skordan anlaşılacağı gibi tamamen tek taraflıydı.

Valverde’den sonra Setien’i göreve getirerek “Cruyff modeline dönüşün” sinyallerini veren Barcelona, eldeki yaşlı ve dolayısıyla temposuz oyuncu grubunun bir sonucu olarak oldukça kaotik bir sezonu geride bırakmıştı.

Bayern Münih de aslında sezona benzer bir başlangıç yapmış ve sezon ortasında Niko Kovac’ın görevine son vermişti. Koltuğu devralan yardımcısı Hansi Flick ise fırtına gibi bir başlangıç yaparak yoluna hem Bundesliga’da, hem de Şampiyonlar Ligi’nde doludizgin devam etmişti. Ligde aralık ayından sonra yalnızca bir kez RB Leipzig’le berabere kalarak puan kaybeden Panzerler, Şampiyonlar Ligi’nde ise Chelsea’yi toplamda 7-1’lik skorla elemişti.

Kadrolar & Ortalama Pozisyonlar

Napoli karşısında Griezmann’ın 10 numara pozisyonunda yer aldığı bir 4-3-1-2 formasyonuyla maça başlayan Setien, Bayern Münih karşısında takımını 4-4-2 şeklinde sahaya sürdü. Maçtan önce Barcelona, Umtiti’nin Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıklamıştı ve bu durum da savunmada pek bir değişikliğin olamayacağının göstergesiydi. Setien, Napoli karşısındaki defans dörtlüsünü bozmayarak Semedo-Pique-Lenglet-Alba hattıyla maça başladı. Orta dörtlüyü ise tamamen orta saha karakterli oyunculardan kurmayı tercih eden İspanyol teknik adam, merkezde Busquets-de Jong ikilisini görevlendirirken sağ kenarda Sergi Roberto’yu; sol kenarda ise Arturo Vidal’i görevlendirdi. İleri uçta ise Suarez ve Messi ikilisi yer aldı.

Quique Setien’in bu 4-4-2 tercihi Barcelona’nın nispeten reaktif bir kimlik bürüneceğini de göz önüne alınca mantıklı geliyordu fakat uygulama safhasında her açıdan rakiplerinin fersah fersah gerisinde kaldılar. Maçın hiçbir anında Bayern Münih’in kısmi defolar barındıran ön alan baskısına net bir çözüm üretemediler ve tarihlerinin en büyük hezimetlerinden birini yaşadılar.

Bayern Münih ise çok büyük oranda beklenen ilk 11’iyle ve formasyonuyla sahadaydı. Pavard’ın yokluğunda ve Thiago’nun sakatlıktan dönmesiyle Chelsea maçında olduğu gibi sağ bekte Kimmich’i görevlendiren Hansi Flick, stoperlerini Boateng ve Alaba olarak seçerken sol bekte de Alphonso Davies’e forma verdi. Savunma önünde ikili pivot olarak Thiago-Goretzka ikilisi yer aldı. Hücum hattında alışageldiğimiz şekilde hareketli ve dinamik bir yapı kullanmayı seven Flick, Gnabry-Müller-Perisic üçlüsünün önünde ise tabii ki Lewandowski’yi görevlendirdi.

Ana planlar & ilk 30 dakika özelinde ilk yarı

Maçın ilk yarısı, hatta 4-1’lik skorun ortaya çıktığı ilk 30 dakikası, iki takımın da planlarını, güçlü ve zayıf yönlerini göstermekle kalmadı. Aslında bu periyot maçı fiilen olmasa da Barcelona adına psikolojik olarak bitirmeye yetti.

Daha detaylandırmak gerekirse, 1-1’lik skorla tamamlanan ilk 15 dakikalık kısım maçın geneline kıyasla nispeten dengeli geçti. Skor tabelasındaki sonucun en büyük kaynağı olan Bayern Münih’in ön alan presi, Barcelona adına doğacak çok büyük tehlikelerin sinyallerini verdi. Ancak bir yandan da bu presten ötürü geride bırakılan boşluklar La Liga ekibi için bazı net pozisyonlarla sonuçlandı.

Her ne kadar bu pozisyon yukarıda bahsettiğim durumdan biraz farklı gelişse de maçın ilk tehlikesi 2. dakikada Barcelona’dan geldi. Bayern Münih rakip yarı sahaya kalabalık bir şekilde yerleşmiş vaziyetteydi ve pas hatasını iyi sezen Vidal, takımını atağa çıkarmayı başarmıştı. Davies’i de ekarte eten Roberto-Messi ikilisi önlerinde büyük bir boşluk bulmuştu. İlerleyen dakikalarda ise benzer boşlukları Bayern’in ön alan baskısının bir sonucu olarak buldular fakat oldukça nadir anlarda değerlendirebildiler.

Henüz 3. dakikada skor Bayern Münih lehine döndü. Hansi Flick, ön alan presi uygulamasının yanı sıra maç boyunda savunma çizgisini fazlasıyla önde kurdu. Savunmada oldukça kompakt bir yapı uygulayan Bavyera ekibi, kenarlarda rakibine boşluklar verebileceğinin emarelerini gösterdi. Barcelona bunları sahadaki oyuncu grubunun ve profillerinin etkisiyle sadece Alba-Semedo üzerinden değerlendirebilirdi.

 Fakat bu durumun geri dönüşü aynı zamanda Barcelona için de geride boşluklar bırakmak anlamına geliyordu. Bayern Münih ise bu geçiş fırsatlarını hızlı kenar oyuncularıyla çok iyi değerlendirdi ve ilk golde olduğu gibi birçok benzer fırsat yarattı.

İlk golden hemen öncesine ait bu görüntülerde, Semedo’nun bıraktığı boşluğu Perisic iyi değerlendiriyor. Bayern Münih hızlı ve kalabalık bir şekilde rakip yarı sahada çoğalıyor ve Müller-Lewandowski iş birliğiyle fitili ateşliyor.

Barcelona’nın bu gole cevabı gecikmedi. Bayern Münih’in dar savunma kurgusunun zafiyetlerinden faydalanan Jordi Alba, savunma arkasına koşu attı ve Lenglet’nin güzel pasında topla buluştu. Çevirdiği topu Alaba ters bir vuruşla kendi ağlarına göndermişti.

9.dakikada maç genelinin aksine pek agresif olmayan Bayern Münih presini, Messi’nin de sağ kanatta konumlanmasıyla bir hücum geçişine döndürmeyi başardı Barcelona. Pozisyonun devamında ise Semedo, Suarez’e iyi bir pas çıkarmış ancak Uruguaylı yıldız bunu değerlendirememişti.

Bayern Münih’in Ön Alan Presi

Bu konuya yukarıda da değinmiştim ancak hem maçın en büyük belirleyicisi olması, hem de iki takım arasındaki taktiksel ve fiziksel farkları çok net bir şekilde görmemizi sağladığı için ayrı bir paragraf açmaya karar verdim.

Göreve geldiğinden bu yana takıma belki de en net dokunuşunu pres konusunda yapan Hansi Flick, bu anlayışını Barcelona karşısında da sürdürdü. Hücumda olduğu gibi pres noktasında da ileri hattaki oyuncuların pozisyonlar maç içerisinde değişti, fakat temel şablon defansif anlamda bazı defolara sahip olmasına rağmen maç boyu istikrarlı bir şekilde uygulandı ve Barcelona’yı çok zor durumlara soktu. Çoğunlukla 4-4-2 şeklinde rakibini karşılayan Alman teknik adam, bazı maç içi sekanslarda da 4-2-3-1’i kullandı.

Yukarıdaki görsellerden de görülebileceği gibi, Flick’in ön alan presinin temelini rakip orta saha oyuncularıyla birebir eşleşme ilkesi oluşturuyor. Genellikle Lewandowski Busquets’le eşleşti, markaja mazur kalmanın da etkisiyle İspanyol oyuncu ise kariyerinin en kötü maçlarından birini oynadı. Sergi Roberto-de Jong ikilisini de çoğunlukla Müller ve Goretzka ile marke etti Hansi Flick. Alman ekibi bu sayede Barcelona orta sahasını tamamen pasifleştirmeyi başardı ve Barcelona geleneğinin sahaya en büyük yansımalarından olan derinden paslarla oyun kurmayı taca çıkardı.

Perisic’i de topun olduğu oyuncuya (çoğunlukla ter Stegen veya stoperlerden biri) baskıya gönderen Flick, Gnabry’yi ise Lenglet ve Alba arasına konumlandırarak o bölgedeki pas bağlantılarını kapattı. Bu agresif baskıda beklerin rolü de büyük önem taşıyordu. Davies-Kimmich ikilisi bu anlarda önde konumlandılar ve birebir eşleşmelerde boşta kalan Barcelona beklerinin hareket alanlarını kısıtlamakla görevliydiler.

Barcelona’nın bu presi tam anlamıyla kırdığı ve devamında Messi faktörüyle pozisyona girdiği tek an ise 19. dakikada gerçekleşti. Kimmich’in görevini uygulayamamasını fırsat bilen Alba, topu biraz sürdükten sonra Vidal’e gönderdi. Devamında topla buluşan Messi, tek başına topu ceza sahasına getirmeyi başardı ancak etkili bir vuruş gerçekleştiremedi.

Bayern Münih, geriden oyun kurarken ise Thiago’yu stoperlere yakınlaştırdı ve aynı zamanda beklerini daha rahat bir şekilde hücuma gönderdi. Goretzka ise merkezde konumlanmaya devam ederken yaptığı ceza sahası koşularıyla takımının rakip ceza sahasında kalabalık olmasını sağladı. Bu ayrıca iki takım arasındaki bir diğer belirleyici etmen oldu. Bayern Münih, beklerini ileri çıkararak ve Müller’i ceza sahası çevresinde konumlandırarak beşli bir hatla hücum ediyor, bu sayı Goretzka’nın desteğiyle bazen altıya çıkıyordu.

Barcelona ise maç boyu rakibini dörtlü bir hatla savundu ve bu noktada sürekli sayısal olarak eksik kaldı. Napoli karşısında orta saha bloğunu savunma bloğuna yaklaştırarak rakiplerine boşluk vermemeyi başarmışlardı ancak bu maçta bu durum hiç mümkün olmadı. Sadece geriden oyun kurulumunda değil, savunmada da orta sahadan beklediklerini bulamadılar. Vidal-Roberto ikilisinin rolleri de sahaya olumlu şekilde yansımadı: Hem rakip bekleri takip etmede hem de hücuma yardımcı olmada sınıfta kaldılar.

Bu görüntülerde de bu sorunu görmek mümkün, Barcelona’nın defans ve orta saha blokları arasında ciddi mesafeler var ve bu bölgelere Bayern Münih hücumcuları çok rahat bir şekilde yerleşmiş durumda. İkinci görüntüde ise hem bu durumu hem de Bayern Münih’in hücumdaki sayısal üstünlüğünün etkisini görüyoruz zira Roberto, Perisic’i takip edebilmek için görev alanından bir hayli uzaklaşmış durumda. Sol bek Davies ise tamamen demarke vaziyette bekliyor.

Bayern Münih’in ikinci golü ise 20. dakikada geldi. Bu golde Roberto’nun ve biraz da Semedo’nun hataları çok etkili oldu ancak yukarıdaki görsel aynı zamanda Bayern Münih’in ne kadar etkili ve şiddetli bir karşı pres uyguladığını gösteriyor.

3.golde bahsettiğim Bayern Münih’in hücumdaki sayıca üstünlüğünü de görmek mümkün. Kadrajda olmayan sol kanat Perisic’in de dahil edersek 5 kişiyle hücum ettiğini görüyoruz Flick’in öğrencilerinin. Bu hattı 4 kişilik bir blokla karşılayan ve savunma önündeki oyuncularından da destek alamayan Barcelona, 90 dakika boyunca bu konuda fazlasıyla zorlandı.

4-1’i getiren golde de benzer bir durum söz konusuydu. Bir kenar ortasının devamında gelen golde Bayern Münih hücumcularının kalabalık bir şekilde Barcelona ceza sahasını işgal ettiğini görmüştük. Bundan sonra Bayern Münih ön alan presinin şiddetini azalttı ve bu anlayıştan biraz da olsa vazgeçerek şok presler uygulamaya başladı. Fakat bu da Barcelona üzerinde aynı yıkıcı etkiyi bırakmaya devam etti.

Henüz ilk yarıda böylesine bir sonucun ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden biri Barcelona’nın tempo eksikliği ve rakiplerine kıyasla fiziksel açıdan oldukça yetersiz kalmalarıydı. Tabii ki Flick’in uyguladığı ön alan presine taktiksel olarak da cevap veremediler ancak Barcelona’nın özellikle ilk 15 dakikada bekleri vasıtasıyla bu presi ilk aşamada kırdığı sekanslar da oldu. Tempo sorunu ise tam burada devreye girdi, Setien’in öğrencileri sahanın hiçbir bölgesinde çoğalamadı ve dolayısıyla baskıyı tam anlamıyla kırıp topu hızlı bir şekilde taşıyamadı. Uzun vurmaya mecbur kaldıklarında ise yine fiziksel yetersizliklerinin bir getirisi olarak ikinci topların tamamını rakiplerine kaptırdılar.

İkinci Yarı

Setien, Griezmann-Roberto değişikliğiyle 4-2-3-1’e döndü, bu hamle tam anlamıyla hücuma yönelik olsa da net bir fark yaratmadı. Bayern Münih, aynı düzeni ve disiplini muhafaza ederek kontrolü hiçbir zaman elinden bırakmadı.

56.dakikada Suarez ile golü buldu Barcelona. Hazırlanış olarak Barcelona’nın ilk golünü fazlasıyla anımsatan bu golde farklı olarak sadece Messi’yi savunma önünde top çıkarırken görüyoruz. Alba, aynı şekilde Bayern’in kompakt savunmasından faydalandı ve arkaya sarktı, devamında Suarez’i topla buluşturdu ve deneyimli golcü de şık bir gol kaydederek takımını umutlandırdı.

62.dakikada ise sahneye Davies çıktı ve harika bir bireysel beceriyle golü hazırladı. Bu gol ise Barcelona’yı psikolojik olarak tamamen bitirdi ve Katalan ekibi savunmada çoğu bireysel hata kaynaklı ciddi sıkıntılar yaşadı.

Örneğin bu pozisyonun öncesinde Semedo, topu en azından gelişigüzel uzaklaştıracak, kornere veya taca vuracak zamana sahip olsa da topu kaybetmiş ve bu da yüzde yüzlük bir gol şansının oluşmasına neden olmuştu.

Setien 70. dakikada Busquets-Fati değişikliği yaparak Vidal’i merkeze çekti ancak bu değişiklikten de somut bir karşılık bulamadı. 80. dakikadan sonra ise ipler Barcelona adına tamamen koptu ve kalelerinde 3 gol daha görerek tarihi bir hezimet yaşadılar. Oyuna 75. Dakikada Gnabry yerine dahil olan, Barcelona’nın kiralık gönderdiği Coutinho, 2 gol 1 asistlik performans gösterdi bu süre zarfında.

Veriler ışığında son sözler

Her ne kadar ilk 15 dakikada Barcelona topla daha fazla oynayan taraf olsa da bunların çoğu kendi yarı sahalarında gerçekleşti. Bu süre zarfında ürettikleri ise Alba-Semedo ikilisinin Bayern Münih’in önde kurduğu savunmasının arkasına sarkmalarıyla sınırlıydı. Maçın geri kalanında ise Bayern Münih topla daha fazla oynayan taraf oldu, genel istatistikte ise %48 ve %52 ile oldukça yakın bir tablonun ortaya çıktığını görüyoruz. Barcelona yalnızca 2 kez akan oyunda 45 saniyeden fazla topla oynayabilirken bu sayı Bayern Münih’te 7.

Ayrıca Barcelona maç boyunca yalnızca 9 kez rakip ceza sahasına girebildi, bu sayı ise Bayern Münih’te tamı tamına 28. Şut istatistiklerinde de benzer bir durum söz konusu: Barcelona 90 dakika boyunca rakip kaleye 5’i isabetli 7 şut çekebilirken Bayern Münih ise 13’ü isabetli 23 şut girişiminde bulundu. Ayrıca Katalan ekibi 8 kilit pas denemesinde bulunup 3’ünde başarı sağlarken Bayern Münih 16 kilit pas denemesinin 13’ünde başarı sağladı.

Bayern Münih’in ön alan presinin ve fizik kalitesinin ilk yarıdaki ezici üstünlüğünü rakip yarı sahasındaki top kapma oranları üzerinden de okuyabiliriz. İlk 45 dakikada Barcelona 18 girişiminin yalnızca 2’sinde başarı sağlayabildi. Bayern Münih ise 28 girişiminin 12’sinde sonuca ulaşmayı başardı.

Bayern Münih’in yıldız santrforu Lewandowski, maç boyu rakip ceza sahasında 16 kez toplu aksiyona girerken, Luis Suarez’de bu sayı 6.

Maçın yıldızlarından Thiago Alcantara, 72 pas girişiminin 70’inde başarı sağlayarak %97 isabet oranı yakaladı. Bu pasların 23’ü hücuma dönük paslardı; Barcelona orta sahasında ise de Jong ve Busquets’in bu konudaki toplamı 17.

Son olarak gol beklentisi oranlarında da beklendiği gibi Bayern Münih’in net bir üstünlüğü var. Flick’in öğrencileri maçı 5.42’lik gol beklentisiyle tamamlamayı başarırken Barcelona ‘nın gol beklentisi ise yalnızca 0.86.

Maçın öne çıkan oyuncusu: Thomas Müller

Takım 8 gollü destansı bir galibiyet almış ve Goretzka, Thiago, Kimmich gibi oyuncular da harika performanslar göstermişken tek bir isim seçmek biraz zordu ancak Müller’in 2 gol 1 asistlik istatistiğini oyun içinde de etkileyici bir performansla sürdürmesi tercihimi bu yönde kullanmama neden oldu. Girdiği 65 toplu aksiyonun 51’inde başarı sağlayan deneyimli oyuncu, benzer başarıyı pas istatistiklerinde de göstermeyi başardı. 3 kilit pas denemesinin 3’ünde de başarı sağlayan Müller, bu alanda Kimmich’in (3’ü başarılı 5 deneme) ardından takımı adına 2. sırada yer alıyor.