Analiz | Chelsea 2-0 Wolves

Premier Lig’de son haftada Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı arayan Chelsea, evinde Avrupa Ligi’ne katılmak için mücadele eden Wolverhampton’ı ağırladı. Ev sahibine beraberlik yeterken Wolves’un mutlak kazanması gerekiyordu. Düşük seyir zevki ile oynanan karşılaşmada Lampard’ın öğrencileri ligi 3 puan alarak bitirdi.

Ortalama pozisyonlar

Her iki teknik adam da 3-4-3 dizilişi ile sahaya çıktı. Doğal olarak aynı dizilişte bire bir eşleşmeler daha kolay yapıldı. Ev sahibinde Rudiger-Zouma-Azpilicueta defans hattının önünde Kovacic-Jorginho görev alırken kanat bekleri olarak James ve Alonso görev aldı. Chelsea’nin efsane ismi ileri üçlüde ise Mount, Giroud ve Pulusic’e şans verdi.

Espirito Santo ise ileri hücum hattını Jota-Neto-Jimenez üçlüsünden oluştururken kanat bekleri olarak Doherty ve Jonny’i tercih etti. Orta sahayı Dendoncker ve Neves’e emanet eden Portekizli çalıştırıcı savunma hattını Saiss-Coady-Bolly üçlüsünden oluşturdu. İki takımda da sağ kanata daha ağırlık verildiği ve bu alanda daha yoğun bulunulduğu açıkça gözlemleniyor. İstatistiklerde de birazdan inceleyeceğimiz gibi iki takımda kendi sağ kanatlarını daha çok kullandı.

İlk yarı

Ev sahibi 3-4-3 dizilişi ile maça başladı. 2. bölgede rakibini karşılarken James ve Alonso’nun da savunma hattına inmesi ile 5-2-3 gibi bir yapıya evrildiler. Bu hattın önünde Jorginho-Kovacic ikilisi yer alırken, hücum üçlüsü geriden çıkan rakibi ilk karşılayan hattı oluşturdular. Rakip geçiş oyununa daha yatkın olduğu için arkada zaman zaman boşluklar bulan ev sahibi 2. golü de bu şekilde bulurken akıllara “İlk 11’de Abraham’la başlasaydı daha etkili bir Chelsea izler miydik?” sorusunu getirdi.

 

Konuk ekipte de Chelsea gibi aynı formasyonu kullandı ve görselde ki gibi rakibini geride aynı şekilde 5-2-3 ve daha derinde de 5-4-1 dizilişi ile karşıladılar. Çıkan 11’de Traore ve Moutinho da olmayınca oluşan yaratıcı oyuncu eksikliği maç boyunca hissedildi. Portekizli çalıştırıcının ekibi topu hızlı bir şekilde 3. bölgeye taşımaya çalıştı fakat çoğunlukla telaşla oynanan ve sonunda top kaybı ile biten girişimler izledik.

Yukarıdaki istatistiklerde de görüldüğü üzre maç top kayıpları ile geçti diyebiliriz. Özellikle ilk yarıda konuk ekip kendi sahasında rakibinin iki katı top kaybı ile oynadı. Santo’nun öğrencileri geriden oyun kurarken ayağa paslarla çıkmak yerine genelde uzun topla çıkmayı tercih ettiler. Bu uzun toplar çoğunlukla kanatlara atıldı ama başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Lampard’ın öğrencileri rakibine kendi alanlarında ortalama 6,83 pas yapma imkanı verirken (PPDA) konuk ekipte bu sayı 14,52 idi. Bu rakamların sebebi ev sahibinin ön alan pres yeteneğinden ziyade konuk ekibin geriden sürekli dikine çabuk  yada uzun pas yapma girişiminden dolayı oluştu. Maç boyunca sadece 1 net gol pozisyonuna girebilen konuk ekip kalesinde ise 4 net gol pozisyonu verdi ve bu atakların 2’sinde de ev sahibi fileleri havalandırdı. Wolves tamamı ikinci yarıda olmak üzere kaleye 3 isabetli şut gönderebildi. Toplamda 7 gol girişimi olmasına karşın ortalama şut mesafesi 23.9 metre olması olağan dışı bir durum. Bu da telaşlı oyun sebebiyle ataklar olgunlaşmadan şut denemeleri yapıldığını gösteriyor. Ev sahibi ekip ise sadece 3 defa çerçeveyi bulabilmesine karşın bunların 2’sinde skor tabelasını değiştirmeyi başardı. Bunu biraz şansa, biraz da bitiricilik performansına bağlayabiliriz. Fakat ceza sahası içindeki 7 gol denemesinde sadece birinin kaleye bulması da düşündürücü.

Ev sahibinde klasik 3-4-3’ün dışında oyunu geriden kurarken sağ stoper olan Azpilicueta görselde gibi 4’lü bir savunma yapısının beki gibi çizgiye açıldı ve oyunu genişletti. Sağ kanat bek olarak oynayan James ise sağ içe doğru kaydı ve ileri uçta çizgiye yaklaşan Mount ile sağ tarafta üçgenler oluşturdular. Bu üçgenler maç boyunca konuk ekipte savunmanın sol tarafını koruyan Saiss ve Jonny’e büyük problemler yaşattı. Özellikle Jonny’nin defansif açıdan çok kötü bir karşılaşma çıkarması, 10 ikili mücadelenin sadece 1’ini kazanabilmesi ev sahibi için bu bölgeyi bulunmaz fırsat haline getirdi. Ama Londra ekibi bu zaafı fırsata yeterince çeviremedi. İlk yarıda bulunan bir kaç pozisyon dışında etkili olamadılar.

 

Yukarıda iki ayrı sekansta daha önce bahsettiğimiz Wolves’un sol defans zafiyetini görüyoruz. İlk görselde Jonny oyun içinde kayboluyor ve unuttuğu rakibi Mount tek pasta kale sahasında Giroud’u topla buluşturuyor. Fransız golcü bir adım erken attığı için pozisyonu değerlendiremedi ama bundan bir kaç dakika sonra hatasını telafi edecekti.

Diğer görselde ise savunmada oyun kurarken Rudiger, Jonny’nin arkasına sarkan James’e uzun metrajlı pas gönderiyor. Pozisyonda yine Giroud ve Pulusic erken davranabilselerdi bu atak mutlak bir gol pozisyonuna dönüşebilirdi.

Maç ilk yarının uzatma dakikalarında çözüldü. Önce Mount’un serbest vuruştan enfes vuruşuyla gelen gol, hemen ardından da top kaybı ile gelen geçiş hücumunda Grioud skoru tayin etti. Bu pozisyonda da Saiss’in erken karşılamaya çıkıp savunma hattını bozması ile arkaya sarkan Fransız golcü topu kaleciden kurtarırken ayağından fazla açsa da bu hatayı beklemeyen Coady müdahale edemedi ve Chelsea 2 farklı üstünlüğü elde etti.

İkinci yarı

İkinci yarıya Lampard değişiklik yapmadan başlarken Espirito Santo takımın tartışılmaz en büyük silahı ve gelecek transfer sezonunun muhtemel gözdesi Traore’yi oyuna aldı. Maç boyunca 6 başarılı dribling yapan yıldız isme ev sahibi özel önlem aldı. Yukarıda görüldüğü gibi ikinci yarı ile birlikte Traore driblinge başlayınca Alonso’ya genelde Rudiger ve Kovacic, kimi zamansa bunlara ek olarak Jorginho da yaklaşarak Traore’nin alanını daralttılar ve bu tehlikeyi sınırlandırdılar.

51. dakikada konuk ekip 3 oyuncu değişikliği daha yaptı. Oyundan Neves, Jonny ve Doherty çıkarken yerlerine Moutinho, Vinagre ve Podence oyuna dahil oldu. Yeni kan girmesi ile ileride daha efektif bir baskı kurdular. Rakiplerine kendi alanlarında 8 top kaybına zorlarlarken bunların çoğu bu değişiklikten sonra gerçekleşti. Podence’nin oyuna girmesi ile Traore sağ kanat bek pozisyonuna geçti.

 

Değişikliklerle tekniği ve yaratıcılığı arttıran konuk ekip yukarıda görüldüğü gibi zaman zaman ayağa toplarla çıkmayı başardı. Moutinho’nun derinde topu önüne muazzam alışı ile başlayan atakta Jimenez’le gerçekleştirdiği verkaç sayesinde orta sahayı oyundan düşürdüler . Jimenez’in bağlantı oyunu için derine gelmesi, beraberinde getirdiği Zouma’nın arkasında boş alan yarattı. Moutinho tek pasta Jimenez’i bu alanda topla buluşturdu. Bu alanı kapatmaya gelen Rudiger’in kaymasından dolayıysa Podence bomboş kaldı. Fakat Jimenez onu topla buluşturmayı başaramadı. Başarabilseydi maça tutunma adına çok büyük bir şans elde etmiş olacaklardı.

Yukarıdaki verilere bakınca ikinci yarıda konuk ekibin daha mantıklı ve atağı sonlandırma noktasında optimum yerlerden şut attıklarını görüyoruz. İlk yarıda özellikle Jimenez’in 2 şut denemesi tabiri caizse mucizeyi aramak olmuş. Lampard’ın öğrencilerinin ise ilk yarıda kaleyi bulan iki şutun gol olması ile son dakikalarda Abraham’ın yanlış tercih yaparak attığı şut dışında isabetli şutu yokken, maçı 2-0 gibi net bir skorla kazanmaları onlar adına büyük şans.

Ev sahibi 5 oyuncu değişikliğini de 80. dakikadan sonra yaptı. Oyuna dahil olan isimler Abraham, Hudson-Odoi, Barkley, Loftus-Cheek ve Pedro oldu. Konuk ekip ise son değişikliğini Jardao/Jota şeklinde yaptı. İki takım da başladıkları dizilişte maçı tamamladılar. Değişiklikle birlikte Chelsea arka alanda boşluklar yakaladı ama Abraham’la bunları değerlendiremedi.

Kurt Zouma

Girdiği 94 aksiyonun 88’inde başarı sağlayan Zouma konuk ekibe geride geçit vermedi. Girdiği tüm ikili mücadeleleri kazanan Fransız savunmacı, %93 başarı oranıyla 67 pas yaptı.

Maç verileri

Veriler ışığında maçı incelememiz gerekirse iki takımın da atak yaparken daha çok sağ kanadı tercih ettiğini görüyoruz. Fakat başarılı atak olarak iki takımda merkezden daha etkili olmuş. Özellikle konuk ekibin pas başarı oranı %78 gibi çok düşük bir değerde kalmış görünüyor. Bunda geriden sürekli uzun top denemeleri ve dikine oyun oynamak isterken özellikle ilk yarıdaki gereğinden fazla telaşlı atak girişimleri büyük etken. Dikine oynama isteğini yana ve geriye pas istatistiklerini karşılaştırdığımızda da görebiliriz. Ev sahibi geriye 116 yana 324 pas yaparken Espirito Santo’nun takımında bu sayılar sırasıyla yalnızca 45 ve 194.

Gol beklentisindeki tablo maçın pozisyon kalitesini göz önüne seriyor. Ev sahibi 14 kez ceza sahasına girerken konuk ekip yalnızca 6 kere bu şansı buldu. Topla oynamada da ev sahibinin %60’a %40’lık bariz üstünlüğü görülüyor. Fakat Wolves topla fazla oynamayı zaten tercih eden bir takım olmadığı için bu istatistiği oyun üstünlüğü olarak değerlendiremeyiz. Atak aksiyon hızında konuk ekibin önde olmasınınsa maç içinde pek bir avantaj sağladığı söylenemez.